Yerel seçimler ve düzen partilerinin kazanacak adayları
Saray rejimi genel seçimlerin ardından başta İstanbul olmak üzere birtakım stratejik bölgeleri kazanarak zaferini pekiştirmenin peşinde. Bunu yapmasındaki en büyük motivasyonu da İstanbul’a aday gösterilen Murat Kurum üzerinden görebiliriz. Kurum, bugüne değin imar afları, Kanal İstanbul gibi ölümcül projeler vb. ile gündeme gelmiş biri. Kurum’a yakışacak seçim sloganı “İstanbul’u Satıyorum” olabilir.
AKP’nin Türkiye projeksiyonuna da güncel bir örnek verebiliriz: Tam da uzaya gidilirken Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 6 milyon metrekare orman arazisi orman dışına çıkarıldı. İmarın önü açıldı!
CHP ise, AKP’nin rantçı, emek ve doğa düşmanı belediyecilik pratiklerinin karşısında kazanacak aday arayışında. Bunun en can acıtıcı örneği Hatay’da yaşandı. Depreme karşı hiçbir hazırlık yapmayan, şehri ranta açan, depremden sonra da kayda değer bir faaliyeti bulunmayan eski AKP’li Lütfü Savaş yeniden CHP’den aday gösterildi. Özgür Özel’in savunusu şu: “Kırsaldan çok oy alıyor.” CHP Hatay’da korkunç bir belediyecilik örneği sunan, halkın en çok ihtiyaç duyduğu zamanda görevini yapmayan bir kişiyi yeniden başkan adayı olarak gösteriyor. Yani CHP için yerel yönetimin nasıl olacağı değil, kazanıp kazanmamak birincil öncelikte.
Tek Adam rejiminin baskıcı uygulamaları karşısında, yerel yönetimlerin AKP-MHP bloğuna kaptırılmamasının siyasal demokrasi açısından ne denli önemli olduğunu elbette ki bilinçli her işçi kavrayabilir. Ancak bunu en çok dillendirip, “Bize oy vermeye mecbursunuz, yoksa AKP gelir” diyen düzen partilerinin böyle bir derdi yok. Bilecik’in CHP’li belediye başkanının yolsuzluk soruşturmasının ardından istifa etmesiyle, Bilecik Belediye Meclisi’nde yapılan oylamada İYİ Parti adayı AKP ve MHP ile yaptığı ittifakla belediye yönetimine seçildi. Böylelikle İYİ Parti’nin AKP’ye dair öncesinde söylediği her sözü, söz konusu çıkarı olduğunda nasıl da yuttuğunu görmüş olduk.
Yerel seçimler her şeyden çok emekçilerle ilişkilidir. Hiçbir zengin, belediye hizmetinden medet ummaz. Onlar yalnızca belediye ihaleleri ile ilgilenir. Bu yüzden düzen muhalefeti seçimlere at yarışı oynar gibi yaklaşıyor. Parasını kazanacak ata yatırmak istiyor. Kazanınca da halkı memnun etmeyen, emekçilere “AKP de olsa aynısı olacaktı” dedirten uygulamalara imza atıyorlar.
AKP’nin talana dayalı belediyeciliğinin karşısında düzen partilerinin de emekçiler için bir belediyecilik örneği sunma derdi ve kazanmak dışında bir arayışı yok. İşte bu yüzden işçinin sorununun ancak işçiler tarafından çözüleceğini unutmadan, Saray rejiminin tüm baskıcı uygulamalarına karşı Kürt halkı ve Türkiye emekçilerinin acil sorunlarını çözmeye aday birleşik bir kampanya ihtiyacını tekrarlamaktan yılmayacağız.
Yorumlar kapalıdır.