Seçimler, Saray ve sosyalistler

31 Mart yerel seçimleri için vakit iyiden iyiye yaklaşıyor ve seçim politikaları, kampanyaları ülke gündemini belirleyen temel başlık haline geliyor. Mayıs seçimleriyle iktidardaki ömrünü uzatmayı başaran Erdoğan yönetimi, 2019’da kaybettiği büyükşehirleri geri almak için büyük bir çaba sarf ediyor. Muhalefeti bir kez daha yenilgiye uğratarak iktidarı için yeni bir güvenoyu almak istiyor.

Millet İttifakı’nın dağılmasının ardından CHP, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere 2019’da kazandığı belediyeleri elinde tutmaya odaklanıyor. Bu doğrultuda, başta DEM Parti olmak üzere çeşitli muhalefet kesimleriyle yerel ittifaklar için görüşmelerini sürdürüyor.

DEM Parti’nin öncelikli gündemi ise, kayyum atamalarıyla elinden alınan belediyeleri yeniden kazanmak. Seçimlerin ardından, Saray rejiminin yeniden kayyum atamaları yapıp yapmayacağı ise şimdilik belirsiz. Batıdaki seçim politikasını belirlemek için CHP ve sosyalist güçlerle yapılan görüşmeler de halen sürüyor.

Sosyalist hareket ise bir kez daha seçim sürecinin aktif bir öznesi olmaktan uzak bir konumda. CHP ile DEM Parti arasındaki görüşmelerin seyrini ve yine DEM Parti ile varılacak uzlaşmanın sonucunu bekliyor. Oyun kurmaya çalışmak yerine kurulacak oyuna göre politika belirlemeye çalışıyor.

31 Mart yerel seçim süreci, 2019 ve 2023 seçimlerine göre kitlelerde beklentinin ve heyecanın çok daha düşük olduğu bir atmosferde geçiyor. Bunun temel sebebi, düzen muhalefetinin 14 Mayıs seçimlerinde aldığı yenilgiyle yaratmış olduğu hayal kırıklığı ve sosyalistlerin bütün bu süreçte işçi sınıfının bağımsız bir seçeneğini yükseltememiş olmasından kaynaklanıyor. Bununla birlikte, ekonomik yıkımın vardığı boyut, baskıcı politikaların aralıksız bir biçimde sürmesi ve Erdoğan yönetiminin seçim öncesi atacağı ekonomik adımlara ilişkin oluşturduğu beklentiler seçimleri emekçi halkın öncelikli gündemi haline getiriyor.

Erdoğan yönetimi kâğıt üzerinde yüksekmiş gibi görünen asgari ücret, memur ve emekli zamlarıyla seçmen desteğini korumayı planlıyor. Ne var ki, açıklanan zam oranları, son yıllarda yaşanan ağır kayıpları ve mevcut hayat pahalılığını karşılayabilmenin çok uzağında. Yeni yılla başlayan yeni zam dalgası karşısında asgari ücret açlık sınırının altında kaldı bile. Büyük tepki çeken işçi emeklisi maaş zamları ise, yüzde 49’a çekilmesinin ardından dahi halen asgari ücretin ve açlık sınırının çok gerisinde. Dahası, seçimlerin ardından çok daha sert bir şekilde uygulanacak kemer sıkma planıyla emekçiler için ekonomik yıkım çok daha şiddetli bir hal alacak.

Saray yönetimi, içi boş “seçim rüşveti” müjdelerinin yanı sıra, bir kez daha muhalefeti kriminalize ederek bir seçim kampanyasına hazırlanıyor. Sınır ötesi operasyonlara hız vererek milliyetçi histeriyi yükseltmeye çalışıyor. Devlet aygıtının ve yandaş medyanın devasa propaganda makineleri DEM Parti’yi ve tüm muhalefeti “terörizm destekçisi” olarak etiketliyor.

İktidarın bu seçim politikalarının ne kadar işe yaradığı ise oldukça şüpheli. Asıl büyük avantajı, düzen muhalefetinin Saray rejimi karşısındaki sinikliği ve solun düzen partilerinden bağımsız bir alternatif inşa edememiş olmasından geliyor. Tüm geçmiş deneyimin gösterdiği gibi, emek hareketinin kestirme çözümlerle, sihirli formüllerle bir çıkış yakalaması mümkün görünmüyor. Bu nedenle, yerel seçim sürecinde düzen partilerinden bağımsız bir emek ittifakı perspektifimizi ve “emekçiler yönetmeli” şiarımızı öne çıkarmaya devam ediyoruz.

Yorumlar kapalıdır.