Erzincan: Kayan toprak değil, sermayenin şirazesi

Erzincan İliç’te 13 Şubat’ta öğle saatlerinde Çalık Holding ve Kanadalı SSR Mining firmasının ortaklığındaki Anagold Madencilik tarafından işletilen madende büyük bir facia yaşandı. “Toprak kayması” adını verdikleri bu katliam, yerli-yabancı sermaye ortaklığında ve elbette devlet kurumlarının izniyle on yılı aşkın süredir siyanür ile “işlenen” toprağın birik(tiril)mesinin, uyarıların dikkate alınmamasının bir sonucu. Yani yetkililerin ısrarla toprak kayması dedikleri şey, altın madenciliği için siyanürle işlenen toprağın yığıldığı tepeler.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya göçük altında kalan madenci sayısını 9 olarak açıklamış olsa da, madenciler her vardiyada 400 işçinin çalıştığını söylüyor. Metalurji Mühendisleri Odası Başkanı İrfan Türkkolu ise, göçük altında kalan madenci sayısının resmi açıklamanın beş katı olduğundan söz ediyor ve ekliyor: “Sadece şimdi değil, açıldığı zamandan bu yana bölge sağlığını tehdit eden bir madendi. Kaç kere kapatılması gerektiğini söylesek de yetkili kişiler maalesef madenin kapasitesini artırarak bize cevap verdiler.”

Anagold Madeni’nde yaşanan facia göz göre göre geldi. Büyük endüstriyel kazaların önlenmesi ve etkilerinin azaltılması hakkında yönetmelik uyarınca hazırlanan raporda, madende onlarca uygunsuzluk tespit edilmişti. Yukarıda kaymanın yaşandığı liç alanı için ise İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) önlemlerinin yetersiz olduğu vurgulanmıştı.

2010 yılından bu yana faaliyette olan maden sahası, daha önce siyanür sızıntısıyla gündeme gelmiş ve meslek odalarının, çevre örgütlerinin, bölgede yaşayanların taleplerine karşın kapatılmamış; yaşanan tüm kazalara ve alınmayan tedbirlere rağmen Anagold sadece cüzi para cezalarıyla ve faaliyetine verilen kısa aralarla paçayı kurtarmıştı. Yetmezmiş gibi milyar dolarlık vergi borcu da silinmişti.

Bugün yaşanan facianın boyutu ise çok daha endişe verici. Siyanürle işlenmiş bu zehirli toprağın Fırat Nehri’ne karışmasının bölge yaşamını ciddi biçimde tehdit ettiği söyleniyor. Metalurji Mühendisi Cemalettin Küçük, yaptığı açıklamada şöyle söylüyor: “Alanın ne kadar büyük olduğu uydu fotoğraflarından belli olmuyor. Şöyle bir örnek vereyim. Resmi açıklamaya göre deprem bölgesindeki enkazın toplamı 100 milyon ton. İliç’te işlenen toprağın miktarı bunun katlarcası. Gerisini siz düşünün.”

Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu “Şu anda bir sızıntı söz konusu değil” derken, bakanlık “akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapaklarını kapattırdığını” açıklayarak valiyi yalanlıyor. Hoş, yapılan açıklamalardaki yüz ifadeleri, vurgular dahi failliklerini yeterince ele veriyor ya; her şeyden önce aklımızın o kadarına dahi ermediğini düşünerek, bizi aptal yerine koyarak başlıyorlar söze.

Vaktiyle Çöpler Altın Madeni’nin kapasite artışlarına onay veren yetkili kim olsa şaşırmayız ama bu isim güncel bir öneme sahip: Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı, şimdinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Murat Kurum. Kim olsa şaşırmayız demişken, CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün kendi memleketi olan Erzincan İliç’in toprağını, havasını, suyunu zehirleyen bu madeni yeterince gündeme taşımadığı ortada; ta ki katliam gelip çatana kadar.

Uğruna bu kadar insanın, suyun, toprağın gözden çıkarıldığı bu altın kimler için, neden çıkarılıyor? Olaydan hemen sonra arama kurtarma çalışmalarına katılan ve olasılıkla kimyasallardan etkilenen maden işçileri sağlık hakkına dahi erişemezken, mesai arkadaşlarını göçükten kurtarmak için canla başla çalışan bu işçilere sunulan tek tedavi yöntemi ayran içirmekken; bu altın madenlerinin işçilere, emekçilere faydası nedir?

Sermaye yine, yeniden kâr hırsıyla cinayet işliyor. Verilen tüm zararların telafi edilmesi ve bölgenin eski haline getirilmesi için gerekli tüm kaynak firmalardan tazmin edilmeli. Yetmez. Canımızı, toprağımızı gözünü kâr hırsı bürümüş sermayedarlara teslim edemeyiz; tüm maden, enerji ve inşaat tekelleri derhal kamulaştırılmalı. İşçiler için hiçbir faydası olmayan altın madenciliği faaliyeti derhal durdurulmalı.

Ne gerçekleşen bir doğal afet ne de kayan şey “toprak”. Suyumuza, toprağımıza, canımıza kasteden sermayenin, sermaye lehine politika üreten düzen siyasetinin şirazesidir kayan. On yılı aşkın süredir Anagold Madeni’nde biriken o zehirli toprak -silkelenip de üstümüzden atmazsak- yalnızca maden işçilerinin değil, bilcümle sınıfımızın mezarı olacak. Üstümüzdeki bu ölü toprağını silkelemenin yolu ise Murat Kurumlara, Sarıgüllere karşı emeğin birleşik mücadelesini örmekten; acil taleplerimiz etrafında kenetlenmekten geçiyor.

Yorumlar kapalıdır.