2024: Bir uzay masalı

Yerel seçim sath-ı mailine girmiş durumdayız. Şimdiden her TV programında “Ben ne kadar iyi bilirim” diyen yorumcu ve siyasetçiler 2-3 aylık gündemimizi doldurmuş durumda. Fakat sınıfsal sorunların asıl gündemimiz olması gerektiğini ve bu mücadelenin seçimleri de anlamlı kılacağını unutmamamız lazım. Seçimlerin habercisi diğer bir gelişme ise bulunan petrol yatakları, temel atma törenleri ve bunların yanına yenisi eklenen “uzay yarışçılığı”. Peki gerçekten uzay yarışı neydi, bunun nasıl planlanması ve önceliklendirilmesi gerektiğine gelin beraber bakalım.

Uzay yarışı neydi?

Soğuk Savaş döneminde, ABD ile Sovyetler Birliği’nin başını çektiği ve uzaydaki kritik ilkleri gerçekleştirmek ve yayılmacı politikayla güç gösterisi arasında bir mücadelenin özetiydi. Bu dönem, 1957’de Sovyetler Birliği’nin ilk yapay uydusu Sputnik’i yörüngeye göndermesiyle başlar. ABD ise bu hamleye Apollo Ay Programı gibi büyük bütçeli uzay projeleriyle yanıt verir. Bu yarış bilimsel araştırma, teknolojik gelişim ve ulusal prestij açısından önemli sonuçlar doğurdu; hepimizin hayatına giren gelişmiş bilgisayar teknolojisinden küresel konumlandırmaya hatta yeni yatak türlerine kadar on binlerce katkısı oldu bu yarışın. Tabii her ülke tarafından harcanan yüzlerce trilyon doların doğru bir amaç uğruna kullanılıp kullanılmaması tartışılır ama insanlığın geleceği uzaya açılmaktan geçtiği için, bu durum kötünün iyisi olarak kabul edilebilir.

Programsız, plansız uzay mümkün mü?

Açıkçası, biz burada Alper Gezeravcı’nın astronot olup olmamasını ya da oradaki yapılacak deneylerin bilim için, ülkemiz için yararlarını sorgulamıyoruz. Asıl mesela şov ve gösteriş amaçlı bu nominal gelişmelerin aslında ne kadar yararsız olduğunun altını çizmek. Benzerlerinden çok geç kurulan Türkiye Uzay Ajansı, 2021 yılında Erdoğan tarafından açıklanan hedeflerinde, başta 2023’te Ay’a sert iniş, 2028’de Ay’a robot indirme ve çeşitli uzay fethi ve teknolojilerinden bahsediliyordu. Fakat işin özüne bunların gerçekleştirilebilmesi için ne bir bütçe var ne de bunlar aslında kamu yararına uygun projeler. Uzay yarışında olan iki süper gücü geçtim, geçtiğimiz günlerde aya robot indiren Japonya ve Hindistan bile bu projelerine 20 yıldır çalışıyorlar ve 100 milyarca dolar harcadıktan sonra bunu ancak gerçekleştirebildiler.

Ne yapmalı?

Bilim ve teknoloji geliştirmek, uzun atımlı ve bir ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda olması gereken hedeflerdir. Bir gün çip yapacağım deyip, diğer gün uzay yarışına giremezsiniz. Emperyal ülkelerin bile bunu zar zor becerdiği düzende, asıl sorun kısıtlı sermayeni ve işgücünü nereye harcaman gerektiğidir. Size soruyorum; Türkiye’nin asıl sorunu parayla uzay şovu yapmak mı, yoksa önümüzdeki büyük Marmara depremine karşı önlem almak mı? Hepimizin bildiği gibi, harekete geçmek için bekleyecek en ufak bir saniyemiz yok ama Saray iktidarı her zaman olduğu gibi sorunları arka plana atacak başka bir şovu tercih ediyor.

6 Şubat’ta hayatı kaybedenlerin anısıyla saygıyla…

Yorumlar kapalıdır.