Belediyelerin kaynakları nerelere aktarıldı?

Son birkaç yıldır özellikle muhalif belediyelerin uyguladığı “önceki dönemden kalan borçları halka açıklama” politikası bu sene de devam ediyor. Çok sayıda belediye başkanı eski yönetimin yarattığı borçları pankarta yazarak belediye binalarına asıyor. 2024 yerel seçimlerinin sonucunda özellikle çok sayıda belediye el değiştirdiği için bu durumu fazlaca yerde görmekteyiz. Borçlar öyle bir hal almış durumda ki AKP’den MHP’ye geçen belediyelerde bile önceki dönemlerden kalan borçlar MHP’liler tarafından dile getiriliyor.

Örnek olarak çok sayıda belediyenin borç durumu sayılabilir ama öncelikle kayyum atanarak zorla Kürtlerin elinden alınan belediyelerin durumuna bakmak lazım. Batman, Siirt gibi şehirlerde bile borçlar 100 milyonlarca TL’yi geçiyor. Cizre Belediyesi’nde kayyum, seçimi kazanan DEM Partili başkanlara mazbatayı vermeden 1 saat önce 30 milyon TL’lik muhtelif ödemeler gerçekleştiriyor. Zaten yoksulluk ve baskı altında yaşamaya maruz bırakılmış Kürt halkı bir de yerel yönetimler üzerinden de yoksullaştırılmaya devam ediliyor. Bunun gibi el değiştiren ve denense de henüz kayyum atanamamış şehirlerin borçlarını öğrenebiliyoruz. Peki, hep aynı partide olan belediyeler?

Burada bahsedilen borçlar nerelerin borçlarıdır? Yıllardır kayyum tarafından yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Su ve Kanalizasyon İdaresi biriminin bile 250 milyon TL’den fazla borcu bulunuyor. Batıya baktığımızda da benzer durumlar birçok belediyede karşımıza çıkıyor. Örneğin Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin borcu 1 milyar TL’nin çok üzerinde veya Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin borcu 2,5 milyar TL’nin üzerinde. İhalelerde yapılan usulsüzlükler ile yüksek miktarda ücret ödemeleri yapılıyor. Mesela bir ürünün aslında alımı 1 TL iken ihalede örneğin 10 TL gösterilerek satıcı olan şirkete uçuk miktarlarda paralar ödeniyor.

Seçimlere son bir iki hafta kala çok sayıda belediye milyonlarca liralık ihaleler açmış ve çok hızlı bir şekilde yandaşlarına ödemeleri gerçekleştirmiş. Bu ihalelerin arasında milyonlarca TL’lik porselen bardak takımı, karışık çerez, baklava gibi ürünler var. Üsküdar Belediyesi’nin seçimden dört gün önce 5 milyon TL’ye verdiği porselen takım ihalesi bu durumun örneklerinden yalnızca biri.

Bu malzemelere verilen milyonların hangi kuruşu emekçinin yararına harcanmış paradır? Harcanan paralar, yönetimi kaybedecek olanların son anda ne kurtarırsam kârdır mantığıyla ortalığa ihale saçmasından başka bir şey değildir. Bunların yanında bir de belediyelerde “ATM” çalışanı olarak bilinen ve hayatı boyunca işe hiç uğramayan insanlar da bulunmakta. Çok sayıda belediye yönetimi bu insanların seçimden birkaç gün önce işine son vererek tazminat ödemeleri yapmış ve bu kişilerin hiçbir şey yapmadan evlerinde oturmalarına devam etmeleri sağlanmış. 

Kaynaklar emekçilerin ihtiyacı ve yararı doğrultusunda kullanılsaydı ne altın varaklı başkan odaları ne de cam bardak yerine porselen bardaktan içilen çaylar görürdük. Yöneticilerin kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları paralar biz emekçilerin ceplerinden çıkmaya ve bizi yoksullaştırmaya devam ediyor.

Bu durum aynı zamanda belediye borçlarının “meşruluğu” meselesini gündeme getiriyor. Örneğin, başta Mansur Yavaş olmak 2019’da seçimleri kazanan CHP belediye başkanları, bir yandan eski yönetimlerin yolsuzluklarını, israflarını açıklarken, diğer yandan geçmiş yönetimlerin borçlarını ödemekle övündüler. Oysa, yeni belediye yönetimlerinin önceki dönemlerin israflarını, yolsuzluklarını açıklayarak bir kenara çekilmelerine izin vermemeliyiz. Halk için harcanmayan hiçbir işlemin, borcun ödemesi yapılmamalı. Türlü yolsuzluklarla peşkeş çekilmiş belediye kaynaklarının geri alınması için bir halk seferberliği başlatılmalı.

Bu doğrultuda, bizden çalınanların geri alınması, belediyelerde emekçi denetimi ve kâr amaçlı değil ihtiyaç odaklı, sermayeden değil emekten yana bir belediyecilik şiarlarımızı her alanda dile getirmeye devam etmeliyiz.

Yorumlar kapalıdır.