Aç karna “yumuşama” olmaz: Havuca da, sopaya da karnımız tok! Sendikalar bir mücadele planı açıklamalı!

Burjuva siyaseti bildiğimiz gibi: Güneşin altında yeni bir şey yok! Tek Adam, düzen muhalefetini birtakım koltuk tartışmalarının doğacağı şekilde ağırlayıp “yumuşama” açıklamaları gerçekleştirirken, düzen muhalefeti de rejimin temsilcilerine yeni ziyaretler organize etmek, dört yıl sonraki seçimlerde kimin aday olması gerektiğini tartışmak ve göstermelik mitingler organize etmekle meşgul.

Siyasette “yumuşama” tartışmaları sürerken başta Selahattin Demirtaş olmak üzere, Kürt siyasi hareketinin temsilcilerine on yılları bulan cezalar yağdırıldı. Gezi tutsakları ve seçilmiş milletvekili Can Atalay hâlâ haksız yere hapiste. İstanbul’daki 1 Mayıs protestoları nedeniyle tutuklananların sayısı 76’yı buldu. Lezita’da sendikalaşan işçilerin toplu sözleşme hakkını patron keyfi bir şekilde kabul etmemişti; jandarmanın grevci işçilere gerçekleştirdiği saldırıda 8 işçi hastaneye kaldırıldı, 18’i gözaltına alındı.

Anlaşılan o ki, rejimin sopanın ucunda salladığı havuç yalnızca belediyelerin yeni patron partileri olan düzen muhalefeti için. Sopanın kendisi ise işçiler, emekçiler, Kürt halkı ve hakkını arayanlar için. Ancak rejim, yönetebilmeyi sürdürmek için araç olarak yalnızca havuç ile sopayı kullanmıyor. Bu sefer kendisine bir de sis bombası edindi. Bu sis bombasının ismi “yeni anayasa”.

“Yeni anayasa” tartışmaları bir sis bombası etkisi görüyor çünkü işçilerin, emekçilerin ve yoksul halkın en acil ve yakıcı ihtiyaçları ile taleplerinin görünmez kılınması, tartışılmaması için kullanılıyor. Rejim istiyor ki, Can Atalayların milletvekilliğinin düşürülüp hapiste tutulmaya devam edilmesinin, Lezita’nın grevci işçilerinin dövülmesinin, sendikalaşan işçiye haklarının verilmemesinin ve Kürt siyasi hareketine cezalar yağdırılmasının hukuka uygun olduğu bir anayasa hazırlansın.

Emekçinin 12 aylık mutfak enflasyonu yüzde 83,06 düzeyinde. Mayıs ayıyla beraber açlık sınırı asgari ücreti geçti ve 18.969,22 TL’ye dayandı. Bir ailenin gıda, giyim, konut, ulaşım, eğitim ve sağlık harcamalarının aylık tutarı 61.788,99 TL’ye yükseldi (Türk-İş Mayıs 2024 raporu).

Bu sırada biz işçiler yoksullaşırken kapitalistler zenginleşti. 2024’ün ilk çeyreğinde Türk Traktör yüzde 16,4’lük bir artışla 1 milyar 748 milyon TL net kâr açıkladı. Aynı dönem için Tofaş 2,8 milyar TL, Anadolu Grubu 2,65 milyar TL, Ford Otosan 8,9 milyar TL net kâr açıkladı. Koç Holding’in 2024’ün ilk çeyreğinde elde ettiği gelir ise 14 milyar ABD doları seviyesinde.

Tablodan da anlaşılacağı üzere, ekonomik kriz en az rejimin saldırıları kadar ağır! Bu krizin sorumluları işçiler, emekçiler değil ancak Orta Vadeli Program yine de bu krizin faturasını bizlere kesmek ve patronların elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak istiyor. Halbuki ekmek ve adalet olmadan “yumuşama” olabilir mi? “Yeni anayasa” tencere doldurabilir mi? Biz “yumuşamanın” ne anlama geldiğini, açlığa karşı mücadele veren Lezita işçisine inen jandarma copunda gördük!

Mutfakta tencere kaynamasa da havuca da, sopaya da karnımız tok. İhtiyacımız olan ise emek güçlerinin bağımsız bir şekilde oluşturacağı bir birleşik mücadele planı. Mücadeleleri birleştirmeye odaklanacak bu planın hazırlanmasının şartlarını sendikalarımızda ve işyerlerimizde seferberliğimiz ile hazırlamamız gerekiyor.

DİSK bürokrasisi ve sol, gözlerini CHP’ye dikmiş durumda ve bir beklenti hali içinde felç olmuş vaziyette. Türk-İş bürokrasisi sorunlardan bahsediyor ancak harekete geçmiyor. Hak-İş bürokrasisi ise Çalışma Bakanlığı’nın Halkla İlişkiler Bürosu gibi çalışmayı sürdürüyor.

Sorunumuz sendikaların kendisi değil, sendikaların bürokratik ve atıl yönetimleri. Sendikalar bizlerin mücadele örgütleri ve onların gerçek sahipleri de biz işçileriz. Sendikalarımız zayıf değil; zayıf olan, sendikaların yönetimindeki bürokrasilerin mücadeleden kaçınan işbirlikçi tutumları ve eylemsizlikleridir. 

Eylemsiz söz ölüdür. Bu nedenle ekonomik krizden ve onun yıkıcı etkilerinden söz etmek yeterli değil.

Bu nedenle Türk-İş, Hak-İş ve DİSK konfederasyonları, memur sendikaları ve emek örgütleriyle birlikte birleşik bir acil mücadele planı açıklamalıdır. Ücretlerimize üç ayda bir gerçek enflasyon oranında zam yapılmasını sağlamak, iş güvencesini kazanmak, işten atmaları yasaklatmak, OVP’yi durdurmak ve sendikal haklara yönelik saldırıları engellemek için konfederasyonlarımızı göreve çağırmalı, birleşik bir mücadele planı etrafında seferber olmalıyız.

Yorumlar kapalıdır.