Fransa’da seçimler: Le Pen’in aşırı sağı yenildi
7 Temmuz’da tekrarlanan parlamento seçimlerinde Marine Le Pen’in aşırı sağı mutlak çoğunluğu elde edemedi ve beklenmedik bir seçim yenilgisine uğradı. Bu, Le Pen açısından oldukça büyük bir darbeydi; zira boksta bu tip durumlara “kendi kefen bezine düştü” denir. İlk turda elde ettiği birincilikten, üçüncü sıraya geriledi.
Sol görüşlü Yeni Halk Cephesi (NFP) yeni Ulusal Meclis’te 182 milletvekili kazanarak birinci oldu. İkinci sırada, 250 milletvekilinden 168’e düşen Emmanuel Macron’un hükümet yanlısı Birlikte (Ensemble) partisi vardı. Üçüncü sırada ise 143 milletvekiliyle, birinci turun ardından zaten kazandığını sanan Le Pen’in Ulusal Toplanış (RN) partisi oldu.
Denebilir ki, Fransız aşırı sağı ve küresel aşırı sağ, yani sadece Marine Le Pen değil ama Jordan Bardella, Meloni, Bolsonaro, Milei, İspanya’da Vox, Portekiz’de Chega ve ABD’de Trump da seçim sonuçlarını kutlayamadı.
Binlerce işçi ve genç, Fransa sokaklarında, özellikle de Paris’teki Stalingrad Meydanı’nda, Hitler’in düşüşünü getiren mücadeleyi anarak seçim sonuçlarını kutladı. Filistin bayrakları ve posterleri taşıyan gençler, Siyonist İsrail devletinin uygulamakta olduğu soykırımı kınadı. Bu insanlar, 2023’te Macron’un gerici emeklilik reformuna karşı kitlesel grev ve yürüyüşlere öncülük eden ve sayısı binleri bulan kişilerdi.
Aşırı sağın olası seçim zaferini engelleyen olgu, tam da bu öncülerin oylamaya olan yoğun katılımıydı. İkinci turda seçimlere katılım yüzde 67,1 ile rekor düzeyde gerçekleşti.
9 Haziran’da yapılan Avrupa Birliği (AB) parlamentosu seçimlerinde, kitleler, kapitalist hükümetlere karşı cezalandırıcı oylar kullanmayı tercih etmişlerdi. Bu durum hem merkez sağ (Macron) hem de merkez sol (İspanya devletinin veya Almanya’nın sosyal demokrasisi) için geçerliydi. Liberal sağ (Almanya) ve aşırı sağ (Fransa ve İtalya) bu seçimlerden yüksek oy oranlarıyla çıkarken, aynı zamanda seçimlere katılım da oldukça düşüktü. Fransa’da insanlar aşırı sağın Marine Le Pen’in “tarihi zaferini” garantileyeceğini varsaydılar. Başarısızlığı bu tahmini boşa çıkardı ve Fransız işçi sınıfının, gençliğinin ve onun militanlarının sıkı bir şekilde Filistin yanlısı olduğunu gösterdi.
4 Temmuz’daki İngiltere seçimleri de aşırı sağa doğru olan seçimsel eğilimi yavaşlattı. Britanya’nın merkez solu olan İşçi Partisi (LP), Margaret Thatcher’ın Muhafazakâr mirasçılarının 14 yıllık yönetimini sonlandırdı. Bu, Muhafazakâr Parti’nin uzun emperyalist tahakküm tarihindeki en ağır seçim yenilgisiydi. İşçi Partisi, aralarında Tony Blair’in de bulunduğu, halihazırda İngiliz emperyalist burjuvazisinin hizmetinde iktidarda olan merkez solun bir parçası. Ancak önemli olan, milyonlarca Britanyalı işçinin, 2022 ile 2023 yılları arasında gerçekleşen büyük grevleri çarpık bir şekilde yansıtarak, muhafazakâr sağı oylarıyla cezalandırmış olmasıdır. Örneğin Ocak 2024’te asistan doktorların tarihi bir grevi yaşandı.
Fransa’da aşırı sağ Le Pen dışında seçimlerin en büyük kaybedeni ise ikinci olmasına rağmen Macron ve onun merkez sağ hükümeti oldu. Zaten Avrupa seçimlerinde ve Fransa seçimlerinin ilk turunda yüzde 20’yi geçememişti. Böylece Macron, hükümetinin emeklilik reformu, polis şiddeti, göçmenlere yönelik zulüm ve İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırımına verdiği destek gibi işçi karşıtı, halk karşıtı ve baskıcı politikalarının bedelini ödüyor.
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE), NFP’ye oy veren pek çok seçmenin Le Pen’i ve aşırı sağı durdurmak için bunu isteksizce yaptığını biliyor. Bu merkez-sol, reformist sol koalisyon çözümün değil, sorunun bir parçası. NFP’nin milletvekili listelerindeki bazıları, işçi sınıfına karşı çokuluslu şirketler ve büyük şirketler adına yöneten Sosyalist Parti’den (PS) François Hollande gibi, hükümet görevlerinde bulunmuştu. Pedro Sanchez’in İspanyol devletindeki deneyimi (PSOE) veya Alman Olaf Scholz’un iktidarı (PS) gibi diğer sözde sol hükümetler de aynısını yapıyor.
NFP üyeleri olan LFI (Boyun Eğmeyen Fransa – Mélenchon), PCF (Fransız Komünist Partisi) ve işçi liderleri, Macron’un 2023’teki emeklilik reformuna tam olarak karşı çıkmadılar. Örneğin, genel grev çağrısını reddettiler.
Şimdi seçim zaferlerini, başbakanlık koltuğunun ellerinde olduğu ortak bir hükümete gitmek üzere Macron’la anlaşma yapmak için kullanmak istiyorlar. Kapitalist bir hükümete entegre olmak (“birlikte yaşamak”) için seçim sonuçlarından yararlanmak istiyorlar. Halbuki François Mitterrand’ın Fransa’daki başkanlığı, sınıf uzlaşmacı hükümetlerin kemer sıkma tedbirlerini aynen uyguladığını kanıtlamıştı.
Uluslararası Troçkist akımdan İUB-DE olarak, Fransız işçilerinin tek çıkış yolunun mücadeleyi ve seferberliklerini sürdürmek olduğuna inanıyoruz. Aşırı sağı yenilgiye uğratmak ve Macron hükümetinin kitlelere ve gençliğe yönelik saldırılarına karşı koymak için mücadele sürmeli.
Seçimler Fransa’daki ciddi burjuva siyasi krizi sonlandırmayacak. Ücretler, emekli maaşları, göç yasaları, kamu sektörleri ve Filistin halkı için seferberliğe geçmek yaşamsal bir önem taşıyor.
İUB-DE olarak, aşırı sağın durdurulması için NFP adaylarına ikinci turda eleştirel oy çağrısında bulunmuştuk. Seçimin Macron ile Le Pen arasında olduğu seçim bölgelerinde ise ya boş oy vermeyi ya da oy vermemeyi önerdik. Seferberliğe geçip Le Pen’e ve aşırı sağa karşı oy kullanan yoldaşlarımızla omuz omuza durduk. Antikapitalist, sosyalist bir alternatif inşa etmek için Troçkist güçleri birleştirmemiz ve Arjantin’deki FIT-U’dan ders almamız gerekiyor. Siyasi açıdan bağımsız, mücadelelere adanmış, işçilere ve halka krizle mücadele etmek ve bir işçi hükümetini hedeflemek için acil bir ekonomik plan öneren yeni bir birleşik alternatif inşa etmeliyiz.
Yorumlar kapalıdır.