Yaşasın Bangladeşli öğrencilerin kahramanca mücadelesi!
Son günlerde Bangladeş’te kamuda istihdama erişim kısıtlamalarına karşı düzenlenen kitlesel öğrenci protestoları şiddetle bastırıldı. 150’den fazla kişi öldü, binlerce kişi yaralandı ve hapsedildi.
Başbakan Şeyh Hasina’nın hükümeti ülke çapında sokağa çıkma yasağı ilan etti, polisin yetersiz kalması nedeniyle orduyu devreye soktu ve interneti keserek, mücadele eden gençler arasındaki iletişimi ve basının bilgilendirilmesini engelledi. Bangladeş’in başkenti Dakka’daki bir DW muhabiri, “İnsanlar üzerlerine ateş açılsa bile geri adım atmıyor,” dedi.
Ülkenin hemen hemen tüm şehirlerinden üniversite ve lise öğrencilerini kapsayan bu öğrenci ve genç isyanı, kamudaki işlerin çoğunu 1971’de Pakistan’a karşı bağımsızlık savaşında savaşanların torunlarına ayıran (bu aslında kamuda bazı iltimaslar elde eden insanlar anlamına geliyor) hükümet yasasına karşı gelişen bir öfkenin sonucu. Ülkede 15-24 yaş arası gençlerin yüzde 40’ının çalışmadığını ya da eğitime erişemediğini vurgulamak gerekiyor.
Doktorlar sendikası ve tekstil sektörü sendikası olan Bangladeş Konfeksiyon İşçileri Sendikası (GWTUC) gibi diğer sektörler de öğrencilerin protestosuna katılmış durumda.
Yüksek Mahkeme, bu isyan karşısında nüfusun büyük çoğunluğunun kamuda iş sahibi olmasını engelleyen yasayı geçersiz ilan etti. Ancak hükümetin bu karara uyup uymayacağı bilinmiyor. Yüksek Mahkeme’nin açıklamasına rağmen, protestolara öncülük eden öğrenci hareketi, parlamento taleplerini yansıtan bir tasarıyı onaylayana kadar gösterilerine devam edeceğini açıkladı. Grup sözcüsü, ülkedeki internet ve medya iletişiminin kesilmesine de atıfta bulunarak, “öğrencilerin ve diğer insanların öldürülmesine ilişkin adli soruşturma yürütülmesi, protestolar nedeniyle mahkûm edilenlerin serbest bırakılması ve dijital baskıya son verilmesi” gerektiğini söyledi.
Yoksulluğa, işsizliğe ve emek sömürüsüne başkaldırı
Öğrenci isyanının altında yatan temel neden ise bugün dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Bangladeş’te de gençler için, hatta üniversite mezunu gençler için bile düzenli bir iş bulunmaması ve nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde yaşıyor olması. Şu anda devam eden büyük gençlik isyanının da geçen yılın sonunda birkaç ay süren büyük işçi grevinin de sebebi bu.
Hindistan’ın doğusunda yer alan 170 milyon nüfuslu bir ülke olan Bangladeş, 1947’lere kadar Hindistan’ın İngiliz sömürgesinin bir parçasıydı. Daha sonra ise Pakistan’ın bir parçası olarak bağımsızlığını elde etti ve 1971’de Pakistan’dan da bağımsız hale geldi. Ve bugün, birçok Asya ülkesi gibi, ucuz işgücünü sömüren emperyalist çokuluslu şirketlere tabi bir yarısömürge durumunda.
Nüfusun büyük bir kısmı tarımsal üretimden (pirinç, buğday, mısır, baklagiller, sebze ve meyve, et, balık, deniz hayvanları ve süt ürünleri) elde edilen gıdalarla geçinirken, yıllık 45 milyar dolar değerindeki ana ihracat, ağırlıklı olarak Avrupa’da tüketilen tekstil ve giyim sektörlerinde gerçekleşiyor. Bu giyim şirketleri, geçen yıl dört ay süren bir grevin ardından ücretlerini aylık 90 dolara yükseltmeyi başaran (çoğu kadın) 4 milyon işçiyi istihdam etmekte; oysa Bangladeş’te insanca bir yaşam için gerekli olan asgari gelir 250 ile 280 dolar arasında. Tekstil şirketleri ulusal statüde olsa da giysileri Avrupa ve ABD’ye götüren Zara, Gap, Levi’s, Adidas, H&M, Benetton, Inditex, Wal-Mart ve Marks&Spencer gibi ulusötesi şirketlerle bağlantılı.
Bangladeş, Çin’den sonra dünyanın en büyük ikinci giyim ihracatçısı konumunda. Birçok çokuluslu şirket, işçilerin büyük mücadeleler sonucunda aylık 300 dolardan biraz daha yüksek maaşlar elde etmeyi başardığı Çin’i terk ederek, Çin’den çok daha ucuz işgücüne sahip diğer Asya ülkelerine gitti.
Birçok Doğu Asya ülkesinde olduğu gibi Bangladeş’te de emekçilerin bu sömürüsü yarı diktatöryal, aşırı baskıcı hükümetler tarafından desteklenmekte. 2009’dan bu yana hileli seçimlerle dört kez yeniden seçilen Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina ve partisi Avami Birliği, yarısömürge ekonomisiyle emperyalizme tabi durumda.
Bugün yaşanan mücadele, dünyanın pek çok ülkesinde gençlerin, kendilerine bir gelecek sunmayan ve onları güvencesizliğe ve sefalete mahkûm eden kapitalizme karşı giderek büyüyen isyanının bir sonucudur. Gençlerin sokaklarda söylediği gibi, bu mücadele sadece bazılarının kamuda istihdama erişmesi için değil, aynı zamanda köklü bir değişim için; mevcut yöneticilerin gitmesi, kapitalistlerin ve emperyalizmin sömürücü iktidarıyla açlık ücretlerine son verecek, herkese iş sağlayacak siyasi ve ekonomik bir sistem değişikliği içindir.
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB–DE) olarak, mevcut otoriter kapitalist hükümete son vermenin ve bir işçi-emekçi hükümetiyle gerçek bir çözüme ulaşmanın ancak gençlerin, kentli işçilerin ve köylülerin birliğiyle ve gösterdikleri büyük güçle mümkün olacağına inanıyoruz.
Bu kahramanca ve devasa gençlik isyanını ileri doğru atılmış büyük bir adım olarak selamlıyor, dünya gençliğine ve işçilere uluslararası dayanışma çağrısında bulunuyoruz.
İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal
23 Temmuz 2024
Yorumlar kapalıdır.