Gazze: Rıfat el Arir’in soykırım günlüklerinden kesitler

Aşağıda okurlarımızla paylaştığımız pasajlar Filistinli şair, edebiyatçı ve profesör Rıfat el Arir’in 7 Ekim 2023’ten sonra İşgalci İsrail’in Gazze’deki soykırım girişimi sırasında kaleme aldığı günlüklerinden geliyor. El Arir’in bu metinleri ilk olarak 2014 yılından beri katkıda bulunduğu The Electronic Intifada sitesinde yayımlanmıştır.

Gazzeli 6 çocuk babası Arir, Siyonist İsrail’in saldırılarında Gazze’de öldürülenlerin hikayelerine ses olmak üzere kurulan Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med) bünyesinde hayata geçirilen “Biz Sayı Değiliz” (WANN) inisiyatifinin kurucularından biriydi.

El Arir’in 2014 yılında yayımladığı İsrail’in ablukası ve saldırılarına şahit olan 15 genç yazarın hikayelerinden oluşan “Gazze Cevap Veriyor” (Gaza Writes Back) kitabı İntifada Yayınları tarafından çevirilip Türkçe’de yayımlandı.

El Arir 7 Ekim El Aksa Tufanı’nın ardından Gazze’de yaşananları tüm dünyaya duyurmak ve Filistin halkının mücadelesini büyütmek üzere daha önce The Electronic Intifada üzerinden katıldığı canlı yayınlarda emperyalist merkezlerin ve Siyonizmin kara propagandalarına karşı Gazze’nin içinden yükselen bir ses olmuştu. Son katıldığı canlı yayın 1 Aralık 2023’te, ölümünden birkaç gün önceydi, ancak yayına bağlandığı sırada elektrikleri kesildiği ve bağlantısı koptuğu için yalnızca birkaç dakika konuşabildi.

26 Nisan 2024’te El Arir’in en büyük çocuğu Şeyma, kocası Muhammed Abdülaziz Siyam ve 3 aylık oğulları Abdülrahman ile birlikte bir İsrail saldırısında öldürüldü. Bebek, El Arir’in ölümünden sonra doğmuştu ve onun ilk torunuydu.

Çeviri: Mustafa Çakmak

19 Ekim 2023: Gazze’de savaşa alıştık

Ölüm ve yıkımın dehşet verici deneyimleri, Filistinlilerin kültürünü, dilini ve toplumsal hafızasını kalıcı olarak etkiledi. “Yine mi savaş?” diye soruyor yedi yaşındaki küçük Amal’im, önceki İsrail saldırılarının anıları hâlâ taze onun için.

Bu sorunun üslubu, ona zorla kazandırılan bir olgunluğu gösteriyor. Geçen yıl Amal, annesine “başka bir savaş” olup olmadığını soruyordu.

Evet, Gazze’de yine savaş çıktı! Gazze’de savaşa alıştık. Savaş, tekrarlayan bir gerçeklik, bitmeyecek bir kâbus haline geldi. Acımasız bir normallik. Savaş, tahammül edemediğimiz ama kendisinden de kurtulamadığımız huysuz bir yaşlı akraba gibi oldu.

Çocuklar en ağır bedeli ödüyor. Korkunun ve kesintisiz travmanın bedeli, davranışlarına ve tepkilerine yansıyor. Filistinli çocukların yüzde 90’ından fazlasının travma belirtileri gösterdiği düşünülüyor. Ancak uzmanlar, Gazze’de “savaş sonrası travma” olmadığını çünkü savaşın hâlâ devam ettiğini belirtiyor.

Büyükannem önceden yağmur yağacağı için kalın bir kazak giymemi söylerdi bana. Ve gerçekten de yağardı! Tüm Filistinli yaşlılar gibi o da toprağı, rüzgârı, ağaçları ve yağmuru anlama konusunda benzersiz bir hisse sahipti. Zeytinlerin, turşuluk ya da yağlık toplanma zamanlarını bile bilirlerdi. Her zaman buna imrenirdim.

Üzgünüm büyükanne. Bizse savaşın aşırılıklarına alıştık. Bu ağır misafir, davetsiz, istenmeyen ve arzu edilmeyen bir şekilde göğsümüze oturuyor, nefesimizi kesiyor ve sonra yüzlerce, binlerce insanın canını alıyor.

Gazze’de 2008 doğumlu bir Filistinli, yedi savaş görmüştür: 2008-2009, 2012, 2014, 2021, 2022, 2023A ve 2023B. Ve Gazze’de adet olduğu üzere, insanlar yedi savaş yaşında ya da dört savaş yaşında olabilirler. 2016 doğumlu küçük Amal’im, dört yıkıcı savaş yaşayarak savaş konusunda bir lisans diplomasına sahip. Gazze’de savaşları akademik derecelerle konuşuruz: savaşta lisans diploması, savaşta yüksek lisans diploması ve bazıları kendilerini savaşta doktora adayı olarak espriyle tanıtır.

Söylemimiz önemli ölçüde değişti ve dönüştü. Geceleri, özellikle İsrail bombardımanı yoğunlaştırdığında, bu bir “parti”dir: “Parti başladı.” “Bu gece korkunç bir parti olacak.” Ve sonra “Malum Çanta” var, büyük M ve büyük Ç ile. Bu, paranın, kimliklerin, doğum belgelerinin ve üniversite diplomalarının konduğu aceleyle hazırlanan bir çanta. Amaç, tahliye tehdidi olduğunda çocukları ve bir eşyayı yanına almak.

Gazze’deki Filistinlilerin toplumsal hafızası ve kültürü, bu korkunç savaş ve ölüm deneyimlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. Çoğu Gazzeli aile üyelerini, akrabalarını veya sevdiklerini kaybetmiştir ya da evleri hasar görmüş veya yıkılmıştır. Tahminlere göre bu savaşlar ve gerilimler, 9.000’den fazla (bu taslağı geçen hafta yazmaya başladığımda 7.500 idi!) Filistinlinin hayatını almış ve 60.000’den fazla yerleşim birimini yıkmıştır.

Ölüm ve savaş. Savaş ve ölüm. Bu ikisi istenmeyen misafirdir, ancak gitmeleri için onları zorlayamayız. Bizi rahat bırakmaları için…

Filistinli şair Temim el Bergusi, savaşın getirdiği ölüm ile Filistinliler arasındaki ilişkiyi şu şekilde özetler (benim çevirim):


“Yanlış bir karardı, Ey Ölüm, yaklaşman.

Yanlış bir karardı, bizi bu kadar yıl kuşatman.

Yanlış bir karardı, bu kadar yakın olman,

O kadar yakındın ki seni ezberledik.

Yemek alışkanlıklarını,

Dinlenme zamanını,

Ruh hallerini,

Kalbinin isteklerini,

Hatta zayıflıklarını.

Ey Ölüm, dikkat et!

Bizleri saydın diye rahatlama.

Biz çok fazlayız.

Ve hâlâ buradayız

İşgalden [yetmiş] yıl sonra

Meşalelerimiz hâlâ yanıyor

İsa’nın bu topraklarda üçüncü sınıf olmasından

İki asır sonra

Seni, Ey Ölüm, çok iyi tanıdık.

Ey Ölüm, niyetimiz net:

Seni yeneceğiz,

Bizi hepsini öldürseler bile.

Ey Ölüm, bizden kork,

Çünkü işte buradayız, korkusuzca.”

23 Ekim 2023: Gazze’de savaşla başa çıkmanın beş aşaması

Gazze’de savaşla olan aşinalığımız, bizde benzersiz bir bakış açısı ve başa çıkma mekanizmaları geliştirdi.

Bu kasvetli çatışmalar sırasında Gazzelilerin yaşadığı beş büyük duygusal aşamayı tespit edebiliyoruz. Bu aşamalar, inkâr, korku, sessizlik, hissizlik, umut, umutsuzluk ve kabullenmedir.

Bu 16. gün ve Gazzeli yetkililerin bize söylediğine göre İsrail (çoğu enkazın altında hâlâ sayılmamış olanlar dahil olmak üzere) 5.000’den fazla Filistinliyi öldürdü, bunlardan 2.000’i çocuk. 15.000’den fazla kişi yaralandı ve 25.000’den fazla Filistinli yerleşim yeri yıkıldı. Ve İsrail kara harekâtına hazır olduğunu söylüyor.

Birinci aşama: İnkâr

Bir krizin ilk aşamalarında, genellikle bir inkâr duygusu olur. Bu sefer savaş çıkmayacağına kendimizi inandırırız. İnsanlar tekrar eden çatışmalardan bıkmıştır ve her iki taraf da savaşa giremeyecek kadar meşguldür. Füzeler düşüp havada süzülürken, bu seferin geçmiş savaşlar kadar uzun veya yıkıcı olmayacağını umarak bir tür kısmi inkâr içinde kalırız.
Hayır, bu sefer savaş çıkmayacak. Herkes savaştan bıktı. İsrail savaşa giremeyecek kadar meşgul.

Filistinliler savaşmak için fazlasıyla yorgun ve hırpalanmış durumda. Beş gün sürer, aşağı yukarı, diye umuyoruz.

İkinci aşama: Korku

Kısa süre sonra, inkâr, başka bir savaşın gerçekliği belirince korkuya dönüşür. İsrail bombalarıyla, çocuklar da dahil olmak üzere, sivillere saldırdıkça Gazze felç olur. Katliamların, ailelerin içinde yaşadığı evlerin yok edilmesinin, yüksek katlı binaların domino taşları gibi yıkılmasının fotoğrafları ve videoları, inkârı mutlak bir teröre dönüştürür.

Her saldırı, özellikle geceleri, tüm çocukların ağlayarak uyanması ve ağlaması demektir. Ebeveynler olarak, çocuklarımız için korkarız ve sevdiklerimizi koruyamayacağımızdan korkarız.

Üçüncü aşama: Sessizlik ve hissizlik

Bu, İsrail’in özellikle sivillerin evlerini bombalamasını yoğunlaştırdığı zamandır. Hikayeler yarıda kesilir. Dualar yarıda kesilir. Yemekler yarım bırakılır. Duşlar yarıda kalır.

Bu yüzden, İsrail’in getirdiği kaos ve tehlike içinde, Gazze’deki pek çok kişi, özellikle çocuklar, sessizliğe çekilir. Kendilerini çevreleyen yoğun duygular ve belirsizlikle başa çıkmanın bir yolu olarak yalnızlıkta teselli bulurlar. Sessizlik hüküm sürer.

Sonra hissizlik gelir. İnsanlar, sürekli gelen sıkıntı verici haberlerden korunmak için duyarsızlaşır. Çünkü nereye gidersek gidelim ölebiliriz. Duygusal hissizlik devreye girer, insanlar hayatta kalmak için duygularından kopmaya çalışırlar.

Dördüncü aşama: Umut

Umutsuzluğun ortasında bile, umut parıltıları belirebilir. En karanlık anlarda bile, Gazzeliler, İsrail’in en azından daha az insan öldüreceğine, daha az yer bombalayacağına ve daha az zarar vereceğine dair bir inanca tutulabilirler. En umutlu olanlarımız, kalıcı bir ateşkes ya da kuşatmanın veya hatta işgalin sona ermesini dileyebilir. Ama bu sadece umuttur. Ve umut tehlikelidir.

Siyasetçilerin bu sefer cesur ve mertçe davranacağını umarız. Moral olsun diye, umudumuzu, sokaklara dökülen ve siyasetçilerine İsrail’in Filistinlilere karşı saldırganlığını desteklerlerse gelecekteki seçimlerde cezalandırılacaklarını hatırlatan kitlelere bağlarız.

Beşinci aşama: Umutsuzluk ve kabullenme

Ne yazık ki, umut çoğu zaman geçici olabilir ve birçok Gazzeli tekrar eden umutsuzluk döngüleri yaşamıştır. Sürekli can kaybı, evlerin yıkılması ve güvenlik kaybı, derin bir çaresizlik duygusuna yol açar.

Son aşamada, durumu değiştiremeyecekleri gerçeğini kabul ettikçe Gazzelilerde bir kabullenme duygusu oluşur. Yalnız bırakıldıklarını kabul ederler. Dünyanın onları terk ettiğini… İsrail’in büyük bir cezasızlıkla öldürüp yıkabileceğini… Bu, Filistinlilerin devam eden zorluklar karşısında uyum sağlamaya ve sebat etmeye çalıştıkları, dayanıklılığın damgasını vurduğu bir aşamadır.

Savaşın bu aşamaları Gazze’deki yaşamın talihsiz bir parçası haline gelmiş ve İsrail işgalinin dayattığı akıl almaz zorluklar karşısında Filistin halkının direncini ve azmini şekillendirmiştir.

27 Ekim 2023: İsrail binanızı bombaladığında ne olur?

Altı çocuğum var. Ve şu ana kadar yedi büyük İsrail saldırısından sağ çıktık, yara almadan. Ortalama bir aileyiz. Eşim Nusayba ev hanımı, iki çocuğum üniversite öğrencisi ve en küçük çocuğum Amal, 7 yaşında. Gazze’de Amal, dört savaş yaşında.

Gazze’de ortalama bir aileyiz biz, ama İsrail’in ölüm ve yıkımından payımızı aldık.
1970’lerin başından bu yana, İsrail saldırıları nedeniyle geniş ailemden 20 (ve geçen hafta 15) yakınımı kaybettim.

2014’te, İsrail yedi daireden oluşan aile evimizi yıktı ve kardeşim Muhammed’i öldürdü.

2014’te, İsrail eşimin ailesinden yaklaşık 20 kişiyi, kardeşi, kız kardeşi, kız kardeşinin üç çocuğu, dedesi ve kuzenini öldürdü. Ve eşimin ailesinden birkaç evi yerle bir etti.

Eşimle birlikte, İsrail savaş ve terörü yüzünden 50’den fazla aile bireyimizi kaybettik.

2023 Gazze Savaşı

Bombalar düşerken ve İsrail, uykudaki aileleri evlerinde hedef alırken, ebeveynler birkaç sorun arasında sıkışıp kalıyor.

Gitmeli miyiz? Ama nereye gideceğiz, İsrail tahliye edilen insanları ve tahliye edilen bölgeleri hedef alıyor.

Akrabalarımızla mı kalmalıyız? Yoksa nispeten “güvenli” olan evimizde akrabalarımız bizimle mi kalmalı? Asla emin olamayız. 75 yılı aşkın süredir acımasız bir işgal ve son 15 yılda altı büyük İsrail askeri saldırısı geçirdik ama şimdiye kadar İsrail’in acımasızlığını ve ölüm ve yıkım mantığını anlamayı başaramadık.

Ve sonra bombalandığımızda –ne yapmamız gerektiği korkusu var. Bombalardan kaçmaya çalışıyoruz. Ama İsrail aynı eve üç, dört veya beş ardışık bomba attığında bombalardan nasıl kaçabilirsiniz ki?

Filistinli ailelerin tartıştığı büyük soru, aynı odada mı uyumamız gerektiği yoksa farklı odalarda mı uyumamız gerektiğidir, böylece öldüğümüzde ya birlikte öleceğiz ya da bazılarımız hayatta kalacak.

Cevap her zaman birlikte oturma odasında uyumamız gerektiğidir. Ölürsek, birlikte ölürüz. Kimse kalp kırıklığıyla başa çıkmak zorunda kalmaz.

Yiyecek yok. Su yok. Elektrik yok.

Bu 2023 savaşı farklı. İsrail açlığı bir silah olarak kullanmayı daha da yoğunlaştırdı. Gazze’yi tamamen kuşatarak elektrik ve su kaynaklarını kesti, yardımların ya da ithalatın yapılmasına izin vermiyor. İsrail, Filistinlileri sadece bir diyete sokmakla kalmıyor, aynı zamanda onları açlıktan öldürüyor.

Benim evimde, maddi durumu iyi bir aile olmamıza rağmen, eşim ve ben çocuklarımızla oturup durumu onlara açıkladık, özellikle de küçük olanlara: “Kısıtlı tüketmek zorundayız. Normalde yediğimiz ve içtiğimizin dörtte birini tüketmeliyiz. Sorun paramızın olmaması değil, yiyecekler tükeniyor ve neredeyse hiç suyumuz yok.”

7 yaşındaki çocuğunuza sabah iki yumurta yiyemeyeceğini, onun yerine sadece bir bombanın çeyreğini yiyeceğini anlatmaya çalışırken size iyi şanslar! (İsrail daha sonra yumurtaları da bombaladı.)

Bir ebeveyn olarak, kendimi çaresiz ve umutsuz hissediyorum. Çocuklarıma vermem gereken sevgi ve korumayı sağlayamıyorum.

Son iki haftadır çocuklarıma sürekli “Sizi seviyorum” demek yerine şu cümleleri tekrar ediyorum:

“Çocuklar, daha az yiyin. Çocuklar, daha az için.” Ve bu son sözlerim olursa diye düşünüyorum ve bu düşünce beni mahvediyor.

İsrail bizim binamızı bombaladı

Geçen hafta biraz yiyeceğimiz varsa, şimdi neredeyse hiç yok çünkü İsrail, biz içerisindeyken evimize iki füze attı. Hem de önceden uyarı yapmadan!

Eşim Nusayba, daha önce çocuklara yakın bir yerde bombalama olursa koşmaları gerektiğini söylemişti. Bizim binamızın vurulmasını hiç beklemiyorduk. Bu gerçekten altın değerinde bir öğüttü.

Evimde akrabalardan dört aileyi ağırlıyordum. Çoğu çocuk ve kadındı.

Koşabildiğimiz kadar koştuk. Küçük olanları kucağımızda taşıdık ve Gazze’de her savaşta kapının önünde hazır tutulan nakit para ve önemli belgelerle dolu küçük çantaları kaptık.

Mucizevi bir şekilde kaçtık, sadece birkaç çürük ve küçük sıyrıklarla. Kontrol ettik ve herkesin iyi olduğunu gördük. Sonra yakınlardaki bir BM okuluna sığındık, ki orası insanlık dışı bir durumdaydı. Diğer ailelerle birlikte küçük sınıflara doluştuk.

Böylece, son güvenlik hissimizi kaybettik. Suyumuzu kaybettik. Yiyeceklerimizi ve Amal’in sevdiği kalan yumurtaları kaybettik.

Biz sıradan bir Filistin ailesiyiz. Ama İsrail’in ölüm ve yıkımından payımıza düşeni aldık. Gazze’de kimse güvende değil. Ve hiçbir yer güvenli değil. İsrail, hepimizi, 2.3 milyonumuzu öldürebilir ve dünya umursamaz bile.

Temim el Bergusi’nin alıntılanan dizeleri, “Askeri Bildiri” adlı şiirinin ikinci bölümünden alınmıştır.

Yorumlar kapalıdır.