Belediye işçileri “mesut” olmak istiyor

Birçok belediyede belediye iştirak şirketi temsilcileri ile sendikalar arasında toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürüyor. Hepsinin tıkandığı ortak nokta, işçilere sefalet ücreti dayatılması. DİSK Genel-İş’e bağlı Kadıköy, Kartal, Maltepe, Ataşehir, Beşiktaş ve Sarıyer Belediyesi çalışanlarının TİS mücadelesi son zamanlarda bu bağlamda öne çıkan mücadeleler arasında. Ekim ayında Kartal, Maltepe, Ataşehir ve Kadıköy Belediyelerinde art arda grev kararı asıldı. Belediye işçilerinin talebi net: insanca yaşayacak bir ücret.

Tek Adam rejiminin emekçileri sürüklediği derin yoksulluk koşullarında CHP, Şimşek planına verdiği desteği kendi belediyelerinde çalışan işçilere reva gördüğü ücretlerle ortaya koyuyor adeta. Ve açlıktan, yoksulluktan bahsederken belediye işçilerinin karşısına temsilci olarak SODEMSEN’i koyuyor. Misyonunu “sosyal demokrasinin evrensel kuralları çerçevesinde, çalışanların sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını ve sağlıklarının daha iyi korunması çarelerini araştırır” diye anlatan SODEMSEN’in yüzde 19 zam teklif ettiği Kadıköy Belediyesi işçilerinin mevcut maaşlarına bakalım: büro personeli 24 bin, öğretmen 25 bin, mühendis 33 bin, ambulans sürücüsü 23 bin, hemşire 27 bin, temizlik işçisi 24 bin… Bunlar giydirilmiş, yani yan haklar, yemek ve yol ücretleri dahil maaşlar. İşçilerin, Belediye Başkanı Mesut Kösedağı’nın seçim kampanyasına atıfla “Kadıköy işçisi mesut olmak istiyor” demeleri boşuna değil.

SODEMSEN’in görüşmeleri tıkadığı tek nokta ücret meselesi değil. Hatta başka talepleri tartışma zeminini bile yaratmamak için elinden geleni yapıyor. Bıçak kemiğe dayanınca toplu sözleşmenin ücret maddeleri elbette hayati önemde. Ancak bizim insanca yaşamdan anladığımız; barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçları karşılamaya anca yetecek maaşlar aldığımız bir yaşamdan çok daha fazlası. Belediye işçileri toplu sözleşmesiyle sosyal haklar da talep ediyor. Kadın belediye işçilerinin taleplerinin toplu iş sözleşmeleriyle güvence altına alınması da bir o kadar önemli. Dolayısıyla Kadıköy Belediyesi’nde çalışan kadınların bu talepleri ve kadın yoksulluğunu görünür kılmaya, haklarını savunmaya ve Mor Liste sürecinden beri bu mücadeleyi sürdürmeye çalışmasının hem kadın hareketi hem de sınıf hareketi açısından kıymetinin altı çizilmeli.

2025 yılı asgari ücretinin konuşulmaya başladığı şu günlerde, belediye işçilerinin alacağı ücret asgari ücret açısından da belirleyici olacak. Bu nedenle belediye işçilerinin kazanımı, tüm ücret mücadeleleri açısından büyük önem taşıyor. DİSK Genel-İş Anadolu Yakası şubelerinin TİS mücadelesinde ve grev sürecinde ortak tutum alması ve birbirleriyle dayanışması, tam da bugün emekçilerin en acil ihtiyacı olan ortak mücadeleye bir örnek teşkil ediyor. Mesele, insanca yaşama hakkımız için sınıfın birliğini daha da güçlendirmekte, mücadeleleri birleştirmekte.

Yorumlar kapalıdır.