ABD Başkanlık seçimleri neyi değiştirir?
Dört yılın ardından gözler tekrar ABD seçimlerinde. Biden’ın düşen popülaritesi üzerine Demokratik Parti’nin aday çıkardığı Kamala Harris ile her gün milyarderlerin azılı yüzünü gösteren Donald Trump, 5 Kasım’da kozlarını paylaşacaklar.
ABD başkanlık seçimleri, her seferinde aktif ve belirleyici şekilde patron sınıfının farklı kesimlerinin farklı amaçlarla yaptığı lobicilik faaliyetleri ile öne çıkıyor. Sadece bu lobicilik faaliyetlerini gerçekleştirmek için kurulmuş onlarca kurumdan bahsedebiliriz. Elon Musk gibi milyarderlerin açık açık lobicilik faaliyeti yaptığını ve elindeki medya imkânlarını seçimin sonucunu etkilemek için kullandığını rahatlıkla görebiliyoruz. Hatta bu öyle bir düzeyde gerçekleşiyor ki Musk seçimin çekişmeli geçeceği bilinen eyaletlerde oy verme başvurusu yapacak seçmenler için milyonlarca dolarlık çekiliş ve ödül bütçesi hazırlıyor ve bunu X platformu aracılığıyla seçmenlere duyuruyor. Bu, ABD demokrasisinin içinde bulunduğu çürümenin basit bir göstergesi sadece.
Basitçe tahmin edilebileceği gibi bu seçim, dünyadaki bütün halklar ve emekçiler için önem teşkil ediyor. Fakat ironik bir şekilde bu seçimin sonucu hiçbir şekilde ABD’nin ne iç ne de dış politikalarında büyük bir değişim yaratacak. Cumhuriyetçilerin ve Demokratların temel önem gösteren alanlarda farklı hiçbir tutum almadıkları, İsrail’in son 1 yıldır süren soykırımcı saldırıları karşısındaki politikalarında görülebilir. İki parti de soykırımcı işgal devletinin koşulsuzca desteklenmesi gerektiğinde hemfikir.
Hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler, ABD’nin dünya üzerindeki her geçen gün biraz daha gerileyen hegemonyasını geri tesis etmek için benzer reçeteler sunuyorlar: daha fazla silahlanma. ABD işçi sınıfının vergileriyle yapılan silah yatırımlarının her geçen gün yeni rekorlar kırması iki tarafın da kıvanç duyduğu ve ilerletmeyi vaat ettiği politikalar arasında yer buluyor. Silahlanma elbette sadece ABD sınırlarının dışındaki bölgeler için değil, bizzat ABD sınırlarını da kapsıyor. Trump yıllardır sürdürdüğü göçmen düşmanlığını sürdürürken artık Demokratlar da açıkça sınır bölgelerini göçmenlere karşı silahlandırmayı vaat etmekten geri durmuyor.
Peki iki tarafın da basit ve tali görülebilecek anlaşmazlıklarının ötesinde bu kadar ortak yönü varsa eğer, neden bunca gürültü çıkıyor? Bunca medyatik oyun ve gürültü, ABD işçi sınıfının iki partili sistem içerisinde tutulması ve kendi yolunu açmak için yola koyulma kararlılığını göstermemesi için var. ABD emekçileri eğer bu iki partili deli gömleğini üzerinden atabilirse bütün dünya işçi sınıfı ve halkları kendilerine büyük bir müttefik bulmuş olacaklardır. Bu deli gömleği ancak son yıllarda ciddi bir yükseliş gösteren Amazon, Starbucks gibi işyerlerindeki bağımsız sendikal hareketlerin, ABD çapında kendisini hissettiren Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Önemlidir) gibi ırkçılık karşıtı hareketin ve son olarak da Filistin’le ve Ortadoğu’yla dayanışmayı hedefleyen antiemperyalist hareketlerin patronlardan bağımsız bir partide bir araya gelmesiyle çıkarılabilir.
Yorumlar kapalıdır.