İzmir’de eşit işe eşit ücret mücadelesi
Türkiye’de sendikal haklar ve işçi mücadelesi, yıllar içinde birçok zorlukla sınanmış, ancak her dönemde işçi sınıfının örgütlü gücüyle yeniden şekillenmiştir. Son olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyeleri, “eşit işe eşit ücret” talebiyle iş bırakma eylemi yaparak, toplumsal eşitlik ve adalet kavramlarını yeniden gündeme taşıdı. Belediye bünyesinde aynı işleri yapmalarına karşın Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası’na üye olan işçilerin Genel-İş üyesi işçilerden oldukça fazla ücret alması, işçiler arasındaki adaletsizlik duygusunu derinleştirmiştir.
Genel-İş üyeleri, uzun süredir aynı belediye çatısı altında benzer görev tanımlarıyla çalışmakta, ancak farklı sendikalara üye olmaları nedeniyle büyük bir ücret farkına maruz kalmaktadır. Anayasal eşitlik ilkesine aykırı olan bu durum, işçilerin eşit ve adil koşullarda çalışma hakkını ortadan kaldırmakta ve işçiler arasındaki ayrımları derinleştirerek sınıf dayanışmasının zeminine zarar vermektedir.
Ne yazık ki işçilerin hak arama mücadelesi, bazı sosyal medya hesapları ve sözde muhalif medya organları tarafından “provokasyon”, “siyasi manipülasyon” gibi ifadelerle itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu tür kara propaganda faaliyetleri, işçilerin haklı taleplerini gölgede bırakmayı hedeflemekte, toplumsal desteği kırmaya çalışmaktadır.
Ancak bu noktada taban örgütlülüğünün önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. İşçilerin birlik içinde, kararlı ve örgütlü bir şekilde hareket etmesi; yalnızca belediye yönetimi üzerinde değil, kamuoyunda da ciddi bir farkındalık yaratmıştır. Taban örgütlülüğü sayesinde:
- İşçiler kendi taleplerini doğrudan dile getirme cesaretini bulmuştur.
- Sendika tabanı yönetime baskı yaparak mücadeleyi sürüklemiştir.
- Medyada çıkan olumsuz haberler karşısında işçiler alternatif mecralarda kendi seslerini duyurabilmiştir.
- Toplumda dayanışma duygusu yeniden canlanmış, başka işkollarından da destek mesajları gelmiştir.
İzmir’deki bu eylem, yalnızca ücret adaletsizliğine karşı bir başkaldırı değil, aynı zamanda örgütlü mücadelenin gücünü ve ne denli etkili olabileceğini gösteren önemli bir örnektir. “Eşit işe eşit ücret” talebi, hem etik hem hukuki zeminde haklıdır ve geniş kesimlerin desteğini almayı hak etmektedir. Taban örgütlülüğü ise bu tür mücadelelerin temel taşı olup, işçilerin sesi olmayı sürdürecektir.
Yorumlar kapalıdır.