Dünya emekçileri mücadele dolu bir yılı geride bıraktı
Dünya işçi sınıfı kemer sıkma politikaları, işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı ile mücadele dolu bir yıl geçirdi. Arjantin’de Milei’nin emek düşmanı torba yasasını püskürten genel grev ve toplumsal protestolar, Güney Kore’de Samsung işçilerinin insan onuruna yaraşır bir ücret için çıktığı tarihsel grev, Hindistan’da burjuvazinin çıkarlarına hizmet eden Modi hükümetine karşı çiftçi ayaklanması, Mısır’da tekstil işçisi kadınların başını çektiği asgari ücret grevleri dalgası, Bangladeş’te yoksulluğa ve işsizliğe karşı öğrencilerin ayaklanması, Kenya’da IMF politikalarına karşı halk isyanı, Venezuela’da Maduro’nun seçim hilesine karşı sokakları dolduran halk protestosu, Almanya’da Volkswagen işçilerinin fabrika kapatmalarına ve işten çıkarmalara karşı grevi, ABD’de sefalet ücretlerine ve koşullarına karşı Amazon ve Starbucks işçilerinin grevi… Bunlar, yıl boyunca aklımıza kazınan mücadeleler arasında.
Kapitalist hükümetler ise krizin faturasını emekçilere kesmek için kemer sıkma politikaları uygularken, bir yandan da mücadeleci kitlelerin demokratik ve sosyal taleplerine daha fazla baskıyla karşılık veriyorlar. Ancak baskı ve saldırıları ne kadar artarsa artsın işler bir türlü istedikleri gibi gitmiyor. En büyük kapitalist devletler ekonomik daralma yaşıyor; zenginler daha da zenginleşiyor ancak kapitalizm ekonomik krizden kalıcı bir çıkış yolu bulamıyor. ABD, kârlılık sorununu ve toplumsal krizi çözemiyor. 5 Kasım’daki ABD başkanlık seçimlerini Trump’ın kazanmasıyla kapitalist emperyalist sistemin toplumsal ve politik krizini bir kez daha gördük. Trump’ın hükümeti ABD’de işçi sınıfı, gençler, göçmenler, kadınlar ve lgbti+ların hakları açısından hiçbir şey sunmayacağı gibi, Siyonist İsrail’le suç ortaklığına devam edecek. ABD’de olduğu gibi Finlandiya, El Salvador gibi başka ülkelerde de krizin faturasını emekçilere kesen ve baskıları artıran hükümetler karşısında emekten yana bir alternatif olmayışı sağın/aşırı sağın güç kazanmasıyla sonuçlandı.
İşgal devletinin başta Gazze olmak üzere Filistin’de soykırımı sürdürdüğü ve saldırganlığını Lübnan, Suriye ve İran dahil bölgeye yaydığı 2024 yılında pek çok ülkede emekçilerin, kadınların ve lgbti+ların Filistin halkıyla ve direnişiyle kurduğu enternasyonal dayanışmaya tanık olduk. ABD, Fransa, Hollanda ve birçok ülkede öğrenciler Filistin’le dayanışmak için kampüsleri işgal ettiler. “Nehirden denize özgür Filistin” şiarı dünyanın dört bir yanında yankılandı; Siyonist İsrail yıkılana ve Filistin özgür olana kadar da yankılanmaya devam etmesi ve dayanışma hareketinin büyütülmesi ise elzem.
2024, Rusya’nın Ukrayna işgalinin üçüncü yılına girdiği sene oldu. Rusya’nın saldırganlığı karşısında Ukrayna halkının seferberliği ve direnişi de devam etti, ediyor. Rus yayılmacılığının sona ermesi ve patronların ve oligarşinin çıkarlarını koruyan Zelenski hükümetiyle NATO’dan bağımsız bir Ukrayna için Ukrayna soluna ve sendikalarına destek önemini koruyor.
2024’e damgasını vuran son gelişme ise, Suriye’de Esad diktatörlüğünün devrilmesi oldu. Siyonist İsrail ise bölgedeki yayılmacı ve sömürgeci politikasının bir devamı olarak, hiç beklemeden Suriye’ye saldırmaya başladı. Şimdi Suriye halkının önünde işgalcileri topraklarından kovma; toplumsal kurtuluşun ve tüm demokratik hak ve özgürlüklerin sağlanması için mücadeleye devam etme görevi duruyor.
Dünya halkları ve emekçileri kapitalizme, emperyalizme, burjuvaziye ve diktatörlük rejimlerine karşı mücadeleyi hiç şüphesiz 2025’te de sürdürecek. Aynı şekilde, kapitalist sömürü düzeninden kopuş perspektifiyle kitlelerin ekonomik, demokratik ve sosyal taleplerine yanıt verecek bir devrimci önderlik ihtiyacı da sürecek.
Yorumlar kapalıdır.