Kamuda 8. dönem toplu sözleşme süreci yaklaşırken
Kamu emekçilerinin 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. toplu sözleşme (!) görüşmeleri 1 Ağustos 2025 tarihinde başlayacak. Bu yılki toplu sözleşme sürecinde de kamu emekçilerini hükümet yanlısı sarı sendika Memur-Sen’in temsil edeceği kesinleşti. Bu nedenle, 2024-2025 toplu sözleşme sürecinde olduğu gibi, kamu emekçilerini maalesef kötü bir sözleşme süreci bekliyor.
Bilindiği üzere yetkili sendika Memur-Sen, 2024- 2025 yıllarını kapsayan 7. toplu sözleşme döneminde tüm kamu emekçilerinin tepkisini çeken bir anlaşmaya imza atmıştı. 2024 yılı için yüzde 25, 2025 yılı için ise yüzde 11 oranında zamma imza atan Memur-Sen, ekonomik krizle birlikte enflasyon oranlarındaki artış nedeniyle büyük bir tepki ile karşılaşmıştı.
Memur-Sen kısa bir süre önce 8. dönem toplu sözleşme taleplerini açıklamaya başladı. Ancak sıralanan talepler ve söylemler her ne kadar ileri talepler gibi görünse de konfederasyonun önceki pratikleri bu taleplerin söylem düzeyinde kalacağını şimdiden gösteriyor.
Buna mukabil KESK başta olmak üzere diğer muhalif sendikalar da taleplerini yavaş yavaş ilan etmeye başladı. Enflasyonun altında kalan maaşların artırılmasından tutun da diğer özlük haklarına kadar her ne kadar oldukça önemli talepler dillendirilse de toplu sözleşme sürecinin yaz aylarına denk gelmesi maalesef muhalif sendikaların ellerini de zayıflatıyor. Buna rağmen tüm muhalif sendikalar enflasyon ve hayat pahalılığı altında ezilen kamu emekçilerinin gerçek taleplerini dile getirmeye, işyerlerinde tartıştırmaya gayret göstermektedir.
8. toplu sözleşme sürecinde özellikle KESK tarafından dile getirilen en önemli talep grev talebidir. Bilindiği üzere adına “toplu sözleşme” denilen bu pazarlık sürecinde yetkili sendikanın grev hakkı olmadığı için aslında “toplu görüşme” niteliği taşımaktadır bu süreç. Yapılan pazarlık sürecinde kamu emekçilerinin ellerinin güçlenebilmesi için grev hakkının tanınması oldukça önemli bir talep.
Kamu emekçileri açısından bir diğer önemli talep, vergi dilimlerinin yüzde 10’a sabitlenmesi. Maalesef kamu emekçileri artan oranda vergi dilimine tabi ve de bu nedenle yeni yılın ilk aylarından itibaren vergi kesintileri ciddi boyutlara ulaşmakta. Ocak ayında verilen zamlar haziran ayından itibaren vergi adı altında geri alınmakta.
Kamu emekçilerinin önemli taleplerinden birisi de çalışırken alınan maaş ile emekli olunduğunda alınan maaş arasında uçurum denecek bir farkın oluşmaması. Bunun temel nedeni, kamu emekçilerine yapılan birçok zammın tazminat adı altında ayrı bir kalem olarak verilmesi. Bu tazminatlar taban maaşa yansıtılmadığı için emekli olmak isteyen kamu emekçilerinin maaşları birden yarı yarıya düşmekte.
Bu üç önemli talebin yanı sıra pek çok özlük ya da sosyal hakla ilgili acil talepleri var kamu emekçilerinin. Ancak bunlar kadar önemli bir talep de maaş zamlarının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması talebi. Ekonomik kriz ve yüksek enflasyon kamu emekçilerinin alım gücünü düşürmüş, yoksulluk sınırı ile açlık sınırı arasında gidip gelmesine neden olmuş durumda. Hükümetin krizin ve enflasyonun yükünü emekçilerin sırtına yüklemek gibi bir hedefi olduğu aşikâr. Kamu emekçilerine ve başta KESK olmak üzere tüm muhalif sendikalara düşen ise hükümetin bu hedefini boşa düşürmek, insanca yaşam için mücadeleyi yükseltmek olmalıdır.
Yorumlar kapalıdır.