Önce grev kırıcılığı, sonra işten çıkarmalar: İzBB’de işçi düşmanlığı sürüyor
Geçtiğimiz ay İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinde çalışan DİSK-Genel-İş üyesi 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi süreci içerisinde taleplerinin karşılanmaması sonucu yasal hakları olan grev kararını aldı ve bu, kamuoyunda uzun süre tartışıldı. Birbiriyle ilişkili birçok açıdan incelenebilecek bu konuda en öne çıkan ise CHP’li belediyenin greve karşı tutumu ve yöntemleri oldu.
Önce sosyal medya trolleri üzerinden işçileri karalama kampanyasına girişildi. “Muhalif bir belediyede yapılan grev iktidara yarar” söylemi üzerinden toplum işçiye düşman edilmeye çalışıldı. Çünkü İzmir halkı grevdeki belediye işçisini desteklerse CHP’li başkan sıkışacaktı. Kendilerini mağdur olarak gösterme çabaları oldukça aşikârdı.
Keza işçilerin yıllık kıyafet paralarının dahi dahil edildiği yalan yanlış maaş tekliflerini basına ve sosyal medyaya sundular. İşçinin talebinin aşırı yüksek olduğu ve kendi tekliflerinin yeterli miktarda olduğu gibi bir imaj yaratmaya çalıştılar. İşçinin talebi ise aynı belediyede birlikte çalıştıkları Türk-İş’e bağlı Belediye-İş sendikasındaki işçilerle eşit ücret ve sosyal haklara sahip olmaktı.
Süreç içinde çöp toplama gibi işleri başkalarına yaptırarak grev kırıcılık dahi yaptılar. İşçinin karşısına dikilip “grevdeki adam evinde oturur” diyerek grevin içini boşaltmaya çalıştılar, ahkâm kesebilme hakkını kendilerinde görebildiler.
AKP’nin “kamu yararı” adı altında yasakladığı yüzlerce greve karşı güya işçinin yanında olan CHP, grev kırıcılığı yapmalarını “kamu yararı” olarak savundu. Belediye başkanı kendisini mağdur göstermeye çalışarak sokağa çıkıp çöp toplayıp görüntüler servis etti.
Özellikle 19 Mart sürecine baktığımızda, kitlenin genel grev çağrıları karşısında CHP boykot gibi cevaplar üretmişti. Bu çağrıda bulunan kitlenin içerisinde bulunan insanların önemli bir kısmı ise grevin CHP’li bir belediyede gerçekleşiyor olmasından dolayı işçi düşmanı söylem ve tavırlar ortaya koydu; CHP belediyesinin süreci manipüle eden tutumu bunu pekiştirdi.
Yedinci günde uzlaşı ile sonuçlanan grev sonrası bu sefer belediye işten çıkarmalarla gündeme geldi. İşçinin eşit işe eşit ücret talebini karşılamak bir yana dursun, daha iyi şartlarda TİS imzalamış olan çalışanları cezalandırır gibi Belediye-İş ücretlerde geri adım atmazsa 1300’ün üzerinde işçiyi işten çıkaracağını açıkladı. Şu ana kadar Belediye-İş’e bağlı 228 işçi daha önce toplu sözleşmeyle belirlenmiş olarak aldıkları yaşanabilir ücret ve sosyal haklarından feragat etmedikleri için işten çıkarıldı. Sendikaya aba altından sopa gösteren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, açıkça “Ya maaşları kendi elinizle düşürün ya da işten çıkarmalar devam edecek” diyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, sürecin tamamında işçi ve emek düşmanı tutumunu her hareketinde göstermiş oldu. Karalama kampanyaları, grev kırıcılıklar, işten atmalar gibi yöntemlerle hem grevdeki işçiyi hem de diğer işçileri bezdirme politikasını güttü.
Belediyenin bu işçi düşmanlığına karşı greve çıkan Genel-İş üyesi işçilerin ve sırf daha yüksek maaş aldıkları için işten atılmayla karşı karşıya kalan Belediye-İş üyesi işçilerin hakları için mücadelelerinde yanlarında olmalıyız. İnsanca yaşayacak ücret ve çalışma koşulları ile eşit işe eşit ücret talepleri bugün tüm işçi sınıfının ortak sorunlarının birer ifadesi. Bizi yoksullukta eşitlemeye çalışanlara, her durumda fedakârlığı bizlerden isteyenlere karşı taleplerimizi ortaklaştırabilecek bir birleşik mücadele hattına ihtiyaç var.
Yorumlar kapalıdır.