Zamlar artıyor, sabır taşı çatlıyor!
Eylül ekim ayları tüm ülkede, neredeyse bütün sektörlerde sezon başlangıcıdır. Okullar açılır, tatil ve turizm dönemi sona erer, öğretmenler, memurlar işyerlerine döner, iş yoğunluğu, trafik, kalabalık artar… Her sezonun başlangıcı emekçiler için yeni masrafların planlanması, hesap kitap yapılması, harcamaların neye göre yapılacağının belirlenmesi demektir. Bir de yıl sonunda belirlenecek olan asgari ücretin (ve tabii tüm ücretlerin) ne olacağını beklemek…
Yaz aylarında “zam” ücretlere değil, yine tüketim kalemlerine geldi. İstanbul başta olmak üzere pek çok kentte şehir içi ulaşım ücretleri arttı. Mevcut tabloda İstanbul’da bir mavi kart (aylık abonman) ücreti asgari ücretin yüzde 12’sinden fazlasına ulaştı. Bu oran geçen yıl yüzde 9’du. Ulaşıma yapılan zammın dolaylı olarak bütün kalemleri etkileyeceğini söylemeye herhalde gerek yok. İstanbul’daki ulaşım zammı İBB Meclisi’nde AKP’li “muhalefet” oylarının ret oyuna rağmen yapıldı. Fakat durum CHP’li belediyelerde durum, AKP’li belediyelerde de farklı değil elbette. Belediyeleri geçelim, kamu işçilerine ve memurlara geçen aylarda yapılan zam enflasyonun bile altında kaldı.
Giyimden akaryakıta, gıdadan enerjiye kadar pek çok kalemde zamlar kapıda. Kış yaklaşırken faturaların akıbeti de aşağı yukarı belli. Hükümet New York’ta simit dağıtadursun, asgari ücretli bir aile üç öğünü sadece simit ve çayla geçirse yine geçinemiyor, yetişemiyor. Simit dağıtırken imzalanan doğalgaz anlaşması ise vatandaşların ucuz doğalgaz kullanımından ziyade diplomatik bir hamle olarak görünüyor.
Seçim dönemlerinde seçim ekonomisi ile kesenin ağzını açan, borçları yapılandıran, ücretleri artıran hükümet ufukta seçim görünmediğinde ekonomik saldırı programını aynen uyguluyor. Ekonomide bütün gelişmeler emekçilerin aleyhine yol alıyor. Ülkeyi yöneten AKP, mevzubahis ekonomi olunca her şeyi düzelteceğiz diyor. 23 yıldır iktidarda olan bir partinin bir şeyler vaat etmeye pek yüzü olmasa gerek. Öyle ya, geçmişten bugüne kalan bir sorun varsa bile o sorun da bu parti olmalı.
Bugün emekçiler nezdinde en temel sorunların başında geçim gündemi geliyor. Kiraların artması ile derinleşen barınma krizi, ulaşıma gelen zamlar, gıda enflasyonu, faturalara yansıyan artışlar ve reel olarak yükselmeyen ücretler… Bütün bunlar emekçilerin ciddi bir ekonomik darboğazda olduğunu gösteriyor.
Emekçilerin bu sorunların çözümüne dair AKP’den pek beklentisi yok, onun en büyük rakibi olan CHP ise “rasyonel ekonomi programını biz daha iyi uygularız” diyor. Emekçilerin ise sabrı bitiyor. Biten sabrı ve öfkeyi mücadeleye çağırmak gerek. Bu sayfalarda son aylarda işaret ettiğimiz iki önemli dönemeç, metaldeki TİS ve asgari ücret görüşmeleri emekçileri doğrudan etkileyecek. Bu görüşmeler sendika bürokrasisiyle hükümet ve patronlar arasındaki pazarlığa kalırsa emekçiler için hayırlı bir sonuç çıkmaz. Ancak bu görüşmeleri masalardan çıkarıp bir seferberliğe dönüştürebilirsek; o zaman emekçiler kazanır. O yüzden, en ufak bir ücret talebinden demokratik istemlerimize kadar birlik ve seferberlik parolamız olmalı.
Yorumlar kapalıdır.