Saray diye yazılır, işçi düşmanı diye okunur: İşçilere grev hakkı! Cam işçisinin etrafında birleşelim!

Bakın Türkiye burjuvazisi, Türk sermayesi 1980 tarihli askeri cuntadan ne talep ediyordu:

Grev ve lokavtın erteleme sebepleri genişletilmeli, kamu düzenine, kamu yararına ve genel ekonomik yarara aykırı noktaya geldiğinde Bakanlar Kurulu tarafından ertelenebilmelidir. Erteleme grev başlamadan da yapılabilmelidir.

Okuduklarınız Türkiye İşverenleri Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) 1982’de hazırladığı bir rapordan alınmıştır. Türkiye burjuvazisinin bu taleplerinin birçoğu Anayasa’nın 54. maddesi ile karşılandı, geri kalanı ise 2822 sayılı yasa ile sağlandı. İyi de, 16 Nisan referandumu için oy isterken, 12 Eylül anayasasının tamamen değiştirilmesi gerektiği propagandasını yapan iktidar değil miydi? Madem 12 Eylül’ün çocukları değilsiniz, o halde grev yasaklama yetkisini anayasadan çıkarın!

Evet, Kristal-İş’in 24 Mayıs’ta başlayacağı grev bakanlar kurulu kararıyla yasaklandı. Cam İşverenleri Sendikası ile Kristal-İş’in 12 Aralık 2016 tarihinde başlayan toplu sözleşme görüşmelerinin, özellikle ücret konularında tıkanmasından dolayı Kristal-İş, 10. görüşme sonrası grev kararı almıştı. Grev 11 iş yerini kapsayacak; Gebze, Bursa, Mersin, Eskişehir ve Lüleburgaz benzeri emekçi merkezlerinden 5500 işçi greve çıkacaktı.

Cam fabrikalarının hem art arda kapanıyor olması, hem de bütün işletmelerde taşeronlaştırmanın giderek yaygınlaştırılması, bu seneki iş sözleşmesine özel bir önem kazandırıyordu. Cam işçilerinin itirazı patronun teklifineydi. Söz konusu teklifte, patronlar vardiya zammı için 10,4, gece zammı içinse 8,8 önerdiler. Bunun yanı sıra Ramazan, Kurban, giyim ve yakacak için yüzde 14,1, ücret zammı içinse yüzde 9,5 artış teklif ettiler. Aynı zamanda MESS’ten imrenmiş olacaklar ki, cam patronları 2 yıllık değil 3 yıllık sözleşme yapmak istiyor.

Anayasal bir hak olan grev hakkının fiilen engellenmesi ilk kez karşılaşılan bir durum değil. 2001 ve 2003’teki Şişecam grevleri, “milli güvenliği bozucu nitelikte”, 2004’teki grev ise “genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte görülmesi” gerekçe gösterilerek ertelenmişti. Cam işçilerinin grevi 2014 senesinde de ertelenmişti. Şişecam işçileri bu kararı protesto etmek için, AKP bürolarına yürüyüş düzenlemiş ve direnişe devam kararlılıklarını ifade etmişlerdi. Bu sene ise aynı işçilerin grevi, yine “milli güvenlik” gerekçesiyle yasaklanmış bulunuyor.

Halbuki Anayasa Mahkemesi 1974/13 sayılı kararında şöyle bir itirafta bulunmaktadır: “Oysa ‘milli güvenlik’ ve ‘kamu düzeni’ uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek, öznel yorumlara elverişli, bu nedenle de keyfiliğe dek varabilir çeşitli ve aşamalı uygulamalara yol açacak genel kavramlardır.” Bunun yanı sıra Danıştay’ın 2006/2551 sayılı kararında “yasal bir grevin yasada öngörülen anlamda milli güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için, ülke ve devletin özel savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerekmektedir” yazar.

Hayır, saray rejimi kendi hukukunun talep ettiklerini dahi karşılayamıyor! Yıllardır söylediğimiz gibi, AKP patronların temsilcisidir. Onların, çıkarlarından başka çıkara hizmet etmesi mümkün değildir. Kısaca, işçi düşmanıdır! Patronlardan ve onların hükümetinden işçiler ve toplumun tüm ezilen kesimleri için demokrasi ve özgürlük beklemek hayaldir. Gördük ki, patronların demokrasisi bize işsizlik, esnek ve güvencesiz çalışma koşulları ya da ölümden başka bir şey vaat etmiyor.

Grev yasaklama kararları Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hak ihlali olarak rapor edilip kayda geçmişti. Erdoğan hükümeti her ne kadar her fırsatta sandığı referans gösterse de, istikrarla yürüttüğü emek karşıtı politikalar gerçekte kimin siyasal temsilcisi olduğunu açıkça gözler önüne sermekte. Her adımıyla açıkça emekçilere karşı patronların yanında yer alan bir partinin, kendisine oy verenlerin çoğunluğu emekçi olduğu halde iktidarı boyunca her grevin, direnişin karşısında patronların yanında yer alırken, her 1 Mayıs’ta emekçilere karşı bütün zorbalığını konuştururken, güvencesiz ve esnek çalışma koşullarını yaygınlaştırmak için fazla mesai yaparken, iş yerlerine dönük en ufak bir denetim faaliyetinde bile bulunmazken, bu partinin gerçekten oy aldığı insanların siyasi temsilcisi olduğunu düşünmek söz konusu bile olamaz!

Cam işçileri, kendileriyle iki sene önceki grevleri sırasında gerçekleştirdiğimiz bir sohbette şöyle konuşuyordu:

Bazı temel taleplerimiz var:

Şişecam’ın Türkiye genelinde pek çok fabrikası var, bizler bu fabrikalar arası yatay geçişin önünün açılmasını, ücretlerimizin talep ettiğimiz oranda arttırılmasını bununla birlikte istirahat ettiğimiz, rapor aldığımız günlerin maaşlarımızdan kesilmemesini istiyoruz. Bizler çok ağır şartlar altında çalışıyoruz. Herkes bu fabrikaya sapasağlam girdi şimdi ise sağlığımızdan oluyoruz, çalışma şartları yüzünden hastalanıyoruz fakat işe gelemediğimiz bu günleri maaşlarımızdan kesmeye çalışıyorlar.

Bizim şu anda yapacağımız tek şey şu; bizler üretimden gelen gücümüzü kullanacağız. Mesailere kalmayacağız. Bugünkü gibi yürüyüşlerle eylemlerle sesimizi duyurmaya çalışacağız. Yani bir şekilde işvereni masaya çekeceğiz. İşveren bizi tanımalı, bizi görmeli ve duymalı.

Bizler tüm grupların, tüm sendikaların; işçilerin haklarını gasp etmeye yönelik çıkan tüm kararlara, yasalara, işverenlerin tutumuna karşı harekete geçmelerini istiyoruz. Tıpkı bugünkü gibi. Maalesef bizler bir olmakta birlik olmakta zorluk çekiyoruz ve bu yüzden eziliyoruz. Tüm işçilerden, sendikalardan, sol gruplardan destek bekliyoruz.” (http://iscicephesi.net/2014/07/kristal-is-sendikasi-iscileriyle-roportaj-grev-haktir-engellenemez/)

İşçi Demokrasisi Partisi olarak, cam işçilerinin kendilerinin yapmış oldukları bu çağrıyı yineliyoruz. Bu sene sadece cam işçilerinin değil, Birleşik Metal’in Asil Çelik ve EMİS’e karşı grevleri de yasaklanmıştı. O halde şimdi cam işçilerinin etrafında kenetlenerek birleşmenin ve mücadeleyi bir adım ileriye taşımanın zamanıdır. Özel sektörde çalışan işçilerin yalnızca %3’ünün sendikalı olduğu bir ülkede hükümet eliyle bir grevin komik gerekçelerle yasaklanması patronların ve hükümetin işçi sınıfından ne kadar korktuğunun göstergesidir. Grev yasağı derhal kaldırılmalı, işçi hareketi tüm kesimleriyle Şişecam işçilerinin mücadelesi etrafında kenetlenmelidir.

Yorumlar kapalıdır.