Metal işçisi, direnen işçilerle kazanacak!

On binlerce metal işçisinin hayatını ilgilendiren MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS) sürecinde kritik aşamaya gelindi. Yasal prosedüre göre görüşmelerin 60 günlük süre içerisinde anlaşmazlıkla sonuçlanması halinde uyuşmazlık zaptı tutularak arabulucu aşamasına geçilecek. Önümüzdeki dönem metal işçisini çetin bir mücadele beklemekte; yeni grevlerin, yeni direnişlerin yolu gözükmektedir. MESS, vazgeçemem deyip kırmızı çizgi olarak belirlediği üç maddeyi dayatarak işçi sendikalarının karşısına kesin kazanacakları özgüveniyle oturmaktadır.

İşveren sendikasının kırmızı çizgi dediği üç madde nedir?

Birincisi; iki değil, üç yıllık toplu sözleşme. İkincisi; altı ayda bir enflasyon düzeyi diye servis edilen yüzde üç buçuk zam (59 ila 101 TL arasında denk geliyor). Üçüncüsü ise esnek çalışma.

İşveren sendikasıyla yapılan görüşmelerde işçi sendikalarının talepleri kabul görmedi ve uyuşmazlık sonucu işçi sendikaları masadan kalktı.

Peki işçi sendikalarının talepleri neydi?

Birleşik Metal-İş’in (BMİS) taleplerinin birkaçı şöyle: İki yıllık sözleşme, ücretlerin ilk altı ayında 695 TL zam, yıllık izinlerin iki gün artırılması, ihbarların iki hafta artırılması.

BMİS, talepleri kabul görmezse fabrikalarda çeşitli eylemler yapacağını belirtmişti. Bunlar yemekhanede çatal kaşık sesi çıkartmak, fazla mesaiye kalmamak ve fabrika sahasında öğlen paydoslarında yürümek gibi eylemlerdi. Sendika yöneticileri MESS patronlarına gözdağı vermeye çalışıyor. Metal patronları ise taviz vermemek için ellerinden geleni yapacaklarının sinyalini çoktan vermiş bulunmakta.

Metal patronlarının cesareti nereden geliyor?

Metal patronları bu cesareti kuşkusuz avuçlarını okşamalarına neden olan açıklamalar yapan ve yanlarında olduğunu hissettiren Cumhurbaşkanı’ndan alıyor. Erdoğan her fırsatta patronlar için hizmette sınır tanımayacağını, grevi ve sendikaları arabuluculuk yasasıyla ve OHAL ile tehdit olmaktan çıkardığını dillendiriyor.

Doğrudan Cumhurbaşkanı’ndan destek alan patronlar işçi sendikalarının karşısına daha bir cesaretle çıkabiliyorlar. Bugün, BMİS’e üye oldukları için işten atılan Posco işçileri Ankara’ya yürümek istediklerinde polis barikatı, şiddet ve gözaltı ile karşılaştılar. Sermaye hükümetinin bunları hayata geçirmesinin tek bir nedeni var: Geçmişte Bursa’da başlayan metal işçileri fırtınasının tekrarlanmasını engellemek.

2015 metal fırtınası

2015 metal fırtınasında işçiler, insanca yaşanacak bir ücret istemiş ve uzun yıllar sırtlarında bir ur gibi taşıdıkları sendika bürokrasisinden kurtulmak için fitili ateşleyerek başta Bursa olmak üzere, ülkenin birçok yerinde fiili grevler ve işyeri işgalleriyle günlerce süren bir eyleme imza atmışlardı. O dönem metal patronları işçilerin bu haklı eylemlerini durdurabilmek için birçok yola başvurmuşlardı. Başta eylemlerin örgütleyicisi öncü işçileri üçerli beşerli işten atmışlar, Türk Metal’e zaman kazandırmak için türlü oyunlar oynamışlardı. Hatta işçi başına ek ödeme adı altında 5000 lira yatırarak patlayan öfkeyi büyümeden durdurmaya başvuran MESS patronları, uluslararası sermayeden destek isteyerek eyleme geçen fabrikalarını merkez ülkelere taşıma tehdidine bile başvurarak işçilerin eylemlerini bölmeye, parçalamaya, durdurmaya kalkmışlardı.

Açlıkla, yoksullukla mücadele eden metal işçisine 2017 toplu sözleşmesini göstererek yüksek zamlar vereceklerini, sabretmeleri gerektiğini söyleyenler, işçileri üretim alanlarına göndererek biriken öfkeyi dindirme yolunu seçmişlerdi.

Türkiye sermayesi, şimdi ise OHAL’i ve KHK’ları kalkan olarak kullanmaktadır. Metal işçisini zorlu ve çetin bir mücadele beklemektedir. 2015 metal fırtınasından dersler ve deneyim çıkartarak çalışmış oldukları fabrikalarda sendikalar ve metal patronları arasında geçen toplu iş sözleşmelerine müdahil olmalı ve söz istenmelidir. İşçilerle birlikte tartışan, karar alan bir tutum içerisine girilmeli, işyeri komiteleri güçlendirilmelidir. Şu anda metal patronlarının düşük toplu sözleşmelerine imza atan, patronun insan kaynakları müdürü gibi çalışan, işçilerin iradesini tanımayan, sefalet ücretiyle yaşamaya mahkûm eden Türk Metal sendikası bürokratları yıpranan, zedelenen prestijlerini kurtarmak için göstermelik eylemler yaparak güven tazeleme peşindedir.

Unutmayalım, son sözü ben söylerim diyen, kendisini işçinin iradesinin üstünde gören Türk Metal sendikası başkanı Kavlak, sefalet toplu sözleşmesini nasıl imzalarım diye birçok oyun hazırlamaktadır. Metal işçileri bu oyunu boşa çıkartacak güce ve kudrete sahiptir.

OHAL ve KHK’lara rağmen direnişin kazanması için

MESS patronlarının OHAL ve KHK’yı kalkan yapmış oldukları durumlarda metal işçilerinin parolası ise grev, işgal ve direniş olmalıdır. İşaret ise birlikte mücadele olmalıdır.

Metal işçisinin başlattığı direnişi selamlıyoruz. Birleşik Metal liderliğinin direnişteki işçileri yalnız bırakmayan tavrını da olumlu buluyoruz. Ancak sınıf mücadelesi yalnızca bulunduğumuz fabrika ile sınırlı kaldığında yenilmeye mahkûm oluyor. Metal işçisinin mücadelesi de yalnızca metal sektöründe çalışan işçilerin tek tek mücadeleleri ile en iyi ihtimalle kısmi kazanımlar ile sonuçlanabilir. Bugün metal işçisine dayatılan toplu sözleşme koşulları tüm Türkiye işçi sınıfına dayatılmak istenilen koşullardır. Metal işçilerinin gerçekten kazanabilmesi ve güvence alabilmesi için mücadelesinin tüm Türkiye işçi sınıfına açılması gerekir. Direnişlerin başladığı bölgelerdeki tüm sınıf kardeşleri ile birlikte hareket edilmeli, mücadeleler birleştirilmelidir.

Yorumlar kapalıdır.