Kadınların meclisteki temsili II: Nasıl bir anlayışla?

Geçtiğimiz sayıda bilhassa kadın kotası bağlamında meclisteki partilerin kadın politikalarını değerlendirmiştik. “Kadınların meclisi doldurmasının yanında en önemli talebimizin, erkek egemen sisteme karşı durmak, onun tüm pratiklerini değiştirmek amacıyla hazırlanan bir program dâhilinde meclise girmek” olduğunu vurgulamıştık.

Bu sayıda ise, meclisteki partilerin kadın kotası üzerine ettiği büyük laflar bir kenara, aday gösterilen bir avuç kadının hangi politikalar dahilinde meclise girmek istediğine bir göz atalım istedik.

AKP’nin seçim programında kadınlar, ailenin, gençliğin, çocukların merkez unsuru olarak ‘güçlü toplum güçlü aile’ bağlamında ele alınıyor. Kadının aile içinde gördüğü şiddete veya kadın cinayetlerine dahi ‘ailenin korunmasına dair yasal düzenlemeler’le son vereceği iddiasında. Bütün ülkede açılan ve hali malum olan 50 sığınma evini neredeyse ‘kadına karşı şiddette sıfır tolerans’ olarak sunuyor. Öte yandan ‘dar gelirli ailelere para yardımı’ vermeyi vaat ederek şükür-minnet anlayışıyla verdiği sadakalarla da kadınların ekonomik sorunlarını çözebileceğini söylüyor. Üzerinde çok durulan kadın istihdamı meselesi için fazla uzağa gitmeye gerek yok. Halihazırda Şubat ayında yürürlüğe giren Torba Yasa’yı dahi düşünürsek, bu vaatler de esnek, güvencesiz koşullarda çalışan kadın işçilere ucuz işgücü olmaktan öte bir gelecek vaat etmiyor.

CHP ise, kadına, çocuğa, gence, herkese tek bir cevap veriyor: Aile sigortası. Hatta aile başına verilmesi vaat edilen paranın kadının banka hesabına yatırılmasıyla, aile reisinin kadınlar olabileceği türünden bütün toplumsal rolleri bile değiştirebileceği inancında. Ayrıca her yıl 5 tane sığınma evi açma sözünü vermeyi de unutmamış!

Biz ne istiyoruz?

Düzen partilerinin ortak özelliği, kadının ezilmesinin kaynağını, ailedeki, toplumdaki sıkıntılar olarak görmesi. Bu bakış açısıyla ‘güçlü toplum, güçlü aile’ her şeyi çözecek bir anahtar gibi sunuluyor. Kadınların ikincil konumunu bu şiarla açıklayınca da haliyle tüm politikalar ‘aile’ temelinde geliştiriliyor. Oysa kadınlar her gün sokaklarda kocaları, babaları, erkek kardeşleri tarafından katlediliyor. Biz kadınlar, siyasi, ekonomik, sosyal hayatta ve yasalarda kadınlar olarak yer almak istiyoruz. Babaya, kocaya bağlı sigorta değil, bireysel sigorta hakkı talep ediyoruz. Çalışma hayatında aldığımız ücretlerin ‘eve, aileye katkı’ değerinde verilmesini değil, bir erkekle yaptığımız eşit işe eşit ücret almak istiyoruz. ‘Yuvayı yapan dişi kuş’ olarak yaşlıların, çocukların bütün bakım emeği üzerimize kalarak sosyal hayatta var edilmek istemiyoruz. Ev içindeki emeğimizi görmeyen onu doğallaştıran hiçbir politik program bizi özgürleştiremez.

Dahası, kadınların eşitlik ve özgürlük sorununun sosyal destekle çözülebileceğini sanmak, kadınların ezilmesinin asıl maddi kaynaklarının üzerine örtü örtmekle eşdeğer. Erkek egemen kapitalist sisteme dokunmadan yapılacak hiçbir düzenleme gerçekten toplumsal eşitlik sağlayamaz. Özetle, bizler ezilmemizin, sömürülmemizin sebebini bizzat erkek egemen kapitalist sistemde görüyoruz ve bizi mecliste temsil etmek gayretine girmiş tüm kadınların kadınlara yönelik sınıfsal, ulusal ve cinsel bütün eşitsizlik ve sömürüyü sona erdirmeyi hedeflemesini istiyoruz. Ve bu da ancak erkek egemen sisteme karşı duran ve onun tüm pratiklerini değiştirmek amacıyla hazırlanmış bir programla mümkün.

Yorumlar kapalıdır.