CHP: Herkes için mi?

12 Haziran 2011 seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde değişim vaat eden “yeni CHP”yi de test eden bir süreç olacak. Hiçbir ayrım gözetmeden herkesin partisi olduğunu ilan eden, bugüne kadar “devletin ve rejimin partisi” görünümünden “halkın partisi” imajına bürünen bir CHP var, meydanlarda. CHP’deki bu imaj değişikliği; seçim öncesi kozmetik bir müdahale mi, yoksa kökten bir değişim mi sorusunu akıllara getirdi.

Bu durum, Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı seçim programıyla da birleşince başta sol kesim ve Aleviler olmak üzere, AKP’ye oy vermek istemeyen geniş kitleler nezdinde umut kaynağı oldu. Hatta, burjuvazinin çeşitli kesimleri ve onun köşe yazarları, “yeni CHP”yi artık daha dengeli bir muhalefet kurulacağından ötürü müjdeledi; Kılıçdaroğlu seçim reklamları ve kasketiyle işçi dostu oluverdi. Eklemek gerekir ki, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’nin CHP’den aday olması da bu imajı pekiştirdi. Fakat bu arada unutmayalım ki, bunların yaşandığı günlerde İzmir Konak Belediye işçileri haklarını alamadıkları CHP Belediye Binası’nı işgal ediyorlardı.

CHP’nin açıkladığı seçim programında, aile sigortası, üretime dayalı ve yılda yüzde 7’yi amaçlayan ekonomik büyüme, işsizliğe karşı mücadele, antidemokratik yüzde 10 barajının düşürülmesi, zorunlu din derslerinin kaldırılması, yeni anayasa gibi vaatler var. Yanı sıra da bir dizi büyüme rakamı. Bu rakamlarsa, AKP’nin çılgın projesinin neredeyse biraz zamlı hali. Bu vaatler, bizlere çok yabancı değil; her seçim dönemi zihinlerimizde yaratılan dünya; bugünü ve bu partilerin var oluş gerçeklerini unutmaktan bizi alıkoymamalı.

CHP’nin sosyal vaatlerini Mart sayımızda, “CHP, ‘sosyal adalet’ dağıtabilir mi?” başlıklı yazıda ele almıştık. Bu yazıda CHP’nin işçinin dostu olduğunu gerçekten patronları karşısına alarak, demokrasiden yana olduğunu Kürt sorununda çözüm üreterek ve savaşın durmasını sağlayarak kanıtlayabileceğini söylemiştik. Ayrıca en büyük vaadi olarak sunulan aile sigortasının, sosyal devletin önemli bir dayanağı olan her bir bireye işsizlik sigortası sağlamak yerine aile sigortasını getirmenin “sadaka devleti” anlayışından çok da uzaklaşılmadığını gösterdiğini ve bunun kadın lehine bir uygulama olmayışından bahsetmiştik. Şimdi ise, bu vaatleri değil de, gerçeklik olasılıklarını inceleyelim.

Öncelikle CHP, Ergenekon sanıkları Mustafa Balbay, Sinan Aygün ve Mehmet Haberal’ı milletvekili adayı gösterdi. Binlerce faili meçhulün ve derin devlet ilişkilerinin sorumlusu olarak yargılanan bu üç kilit ismi Kılıçdaroğlu, “Bu arkadaşların hiçbirini Ergenekon sanığı olarak görmüyoruz. Her birini kişisel yetenekleri nedeniyle aday yaptık” açıklamasını yaptı.

Eski ATO (Ankara Ticaret Odası) Başkanı Sinan Aygün’se hatırlanacağı üzere “Hepimiz Hrant değiliz, benim adım Sinan Aygün, biz Hrant değiliz” diyen ve TCK 301. maddesini odasının duvarına astığını söyleyen bir patrondur. CHP’ye soruyoruz bu isimler hangi demokratik değerleri ve emekçiden yana bir ideolojiyi temsil edebilir?

Yanı sıra Haberal’in 12 Eylül öncesi sağın önemli isimlerinden oluşu, 70’li yıllarda sosyalist akademisyen Necdet Bulut’un, ODTÜ’lü öğrenci Semih Erbek’in ülkücü saldırılar sonucu Mehmet Haberal’in hastanesinde ihmaller sonucu (!) yaşamlarını kaybetmelerini unutmuş değiliz.

Bu adayların yanı sıra merkez sağın güçlü isimlerinden Turhan Tayan’dan Aydın Ayaydın’a, Aytun Çıray’dan Salih Sümer’e DYP/ANAP kökenli adaylar CHP listelerinde ilk sıraları çekiyor. Görülüyor ki, seçimden sonra ideolojik tercihleri emekçilerden, ezilenlerden, sosyalistlerden yana olmayan bu kadar insan, nasıl parti politikasını uygulayacak? Bu durumda, herkes için CHP bir muammaya dönüşüyor.

Bir diğer konuysa, CHP’nin Kürt sorununda ve Alevilerin uğradığı ayrımcılığa dair aldığı tavır… Bildirgede bu konuya dair somut bir çözüm olmadığı gibi, Kılıçdaroğlu Alevi sorununa değinmemesine yönelik eleştirileri, “Böyle bir lüksümüz yok. Etnik kimlik ve inanç üzerinden siyaset yapmamaya kararlıyım, önemli olan aydınların, ilgili kesimlerin ortak tepki vermesidir”, demişti. Ayrıca kurultay konuşmasında Alevi ve Kürt kelimelerini kullanmamıştı. Nitekim seçim bildirgesinde de, Kürt halkını ilgilendiren konuları yalnızca GAP, bölgesel kalkınma gibi başlıklarda incelemesi Kürt sorununu ekonomik bir mesele olarak gören bakış açısının tezahürü. Nitekim yıllarca Alevileri oy deposu olarak gören CHP, değişirken onları da unutmuşa benziyor.

O halde tekrar soruyoruz; CHP, herkes için mi?

Yorumlar kapalıdır.