Mısır devrimi grevlerle derinleşiyor

Mısır’daki yaygın grev dalgası devrimi genişletip derinleştiriyor. Ağustos ayından itibaren, birbiri ardına çeşitli sektörlerde yüz binlerce işçinin katıldığı grevler gerçekleşmekte. Şubat ayında 30 yıllık diktatör Mübarek’i deviren kitleler, Yüksek Askeri Konsey’in ülkeyi olağanüstü hal yasalarıyla yönetmesine ve grevleri yasadışı ilan etmesine aldırmadan, ekonomik ve demokratik taleplerle mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyorlar.

Çok ağır koşullar altında ve oldukça düşük ücretlerle çalışan Mısır tekstil işçileri, ülkenin birçok bölgesinde ücret artışı ve ülke çapında asgari ücretin yükseltilmesi gibi taleplerle grevlere çıktılar. Özellikle ülkenin en büyük fabrikası olan Mısır Dokumacılık ve Tekstil Şirketi’nde çalışan 22 bin işçinin greve çıkacağını ilan etmesinin ardından kazandığı haklar, sektördeki diğer işçiler için de bir örnek oldu ve aynı hakların kendilerine de tanınması adına, mücadelenin yaygınlaşmasını sağladı.

Bu sırada posta emekçileri de daha iyi çalışma koşulları ve Mübarek döneminden kalma yöneticilerin temizlenmesi için iş bıraktılar ve meydanları doldurdular. Bir diğer yaygın grev ise, 1952 yılından bu yana ilk defa ulusal çapta greve çıkan öğretmenler tarafından gerçekleştirildi. Yüz binlerce öğretmenin katıldığı grev ve sokak gösterilerinde güvenceli iş ve ücret artışı taleplerinin yanı sıra eğitime bütçeden ayrılan payın arttırılması, Mübarek döneminin önemli isimlerinden olan Eğitim Bakanı’nın istifası ve Bakan’ın öğretmenler tarafından seçilmesi ve özel okulların devletleştirilmesi talep edildi. Bu sürece eklenen 26 bin şeker işçisinin grevi, Kahire ulaşımını kilitleyen otobüs şoförleri grevi ve sağlık işçilerinin eylemleri, hükümeti iyiden iyiye sıkıştırmış durumda. Bir yandan grevlerin yasadışı olduğunu hatırlatarak, işçileri yasaları uygulamakla tehdit eden hükümet, bir yandan da pazarlıklarla süreci kontrol altına almaya çalışıyor.

Mısır’daki grev dalgası Temmuz ayında gerçekleşen büyük protesto gösterilerinin ardından geldi. Temmuz ayında, devrim sürecinde devrimcileri katleden sorumluların cezalandırılması ve eski rejimin önemli figürlerinin yargılanma sürecinin hızlandırılması talepleriyle kitleler meydanları yeniden doldurmuş, Tahrir Meydanı kurulan çadırlarla yeniden işgal edilmiş ve bunun ardından Başbakan İsam Şerif kabinesini yenilemek ve İçişleri Bakanı’nı azletmek zorunda kalmıştı.

Rejimin bu manevrasının ardından, bir kesimin rejime bir şans daha tanıyarak meydanlardan çekilmesiyle beraber, Askeri Konsey meydanlardaki devrimcilere saldırarak, Tahrir Meydanı’nı tekrar kontrol altına almıştı. 29 Temmuz’da ise, Müslüman Kardeşler öncülüğündeki İslamcılar, askeri rejime destek vermek amacıyla Tahrir Meydanı’nı doldurmuşlardı.

Fakat bu geri çekilme durumu, kitle seferberliklerinin durması anlamına gelmedi ve Ağustos ayında sokak seferberliklerinin yerini, ekonomik ve politik taleplerle gerçekleştirilen işyeri grevleri aldı. Eylül ayının başında ise, İsrail Devleti’nin sınırda 5 Mısır askerini öldürmesi karşısında, Askeri Konsey’in hiçbir somut tutum almamasına tepki olarak Tahrir Meydanı’nda, Müslüman Kardeşler’in katılmadığı, işçi ve emekçilerin ağırlıkta olduğu, 100 binden fazla kişi tarafından gerçekleştirilen protesto gösterisinde, İsrail Büyükelçiliğine girilerek, Büyükelçi’nin ülkeyi terk etmesi ve birçok gizli belgenin teşhir edilmesi sağlandı.

Mısır’da Mübarek’in devrilmesinin ardından kurulan ve şimdiden işçilerin önemli bir kesiminin örgütlendiği bağımsız sendikalar, işçilerin mücadeleye atılmasında önemli bir kaldıraç haline gelmekteler. Bugün için Mısır Devrimi’nin önündeki acil ihtiyaç ise, yaygın bir şekilde devam eden yerel grev ve mücadeleleri birleştirerek süreci bir genel greve dönüştürebilmek. Mısır’ın öncü işçileri ve devrimcileri, bugün bu hedef için mücadele etmekteler.

Yorumlar kapalıdır.