Boykotun koşulları; işçiye yalan söylenmez

Seçim yasalarında Tek Adam rejiminin her türlü hileyi yapabilmesini olanaklı kılan değişikliklerin yasalaşmasından sonra, bir dizi çevrede 2019 seçimlerinin boykot edilmesine yönelik görüşler ileri sürülmeye başladı.

Ama hemen söyleyelim, boykot devrimci bir taktiktir. İşçileri ve emekçileri, elinden oyuncağı alınan küskün çocuk durumuna düşürmek değildir. Boykot, devrimci sınıf seferberlikleri sürecinde ve iktidara yönelik bir talep halinde ileri sürülür ve örgütlenir.

Örneğin, burjuvazi kendi arasında iktidar paylaşımı için seçimler düzenlerken, işçi ve emekçiler kendi yönetim organları etrafında toplanırlar ve hatta bu organların ayrı seçimlerini düzenlerler. Yani ülke yönetimi iki iktidar organı arasında mücadeleye dönüşür. İşte o zaman işçiler ve emekçiler burjuvazinin seçimini boykot edip kendi konseylerinin, şuralarının, meclislerinin seçimlerini düzenlerler.

Şimdi soralım: 2019 seçimlerinin boykot edilmesini önerenler, halihazırda veya ufukta emekçi kitlelerin devrimci bir seferberlik halini ve kendi yönetim organlarını yaratma olasılığını görüyorlar mı?

Böyle bir durum yok ortada. Bu nedenle de bizler daha başından beri işçi ve emekçi örgütlerini bir araya gelmeye ve oluşturulacak bir işçi-emekçi cephesiyle kitleleri seferber etmeye çağırıyoruz. Kitleler elbette tek adam rejiminden hoşnutsuzlar, ama önlerinde güvenebilecekleri birleşik bir önderlik göremiyorlar. Eğer boykot önerilecekse önce kitleleri kurulacak işçi-emekçi organları etrafında seferber etmek gerekiyor.

Bir de diğer uç var.

Onlar da, “tüm demokratik kesimleri bir araya getirelim” diyorlar. Bütün amaçları, RTE’nin Cumhurbaşkanı seçilmemesi. Hatta RTE’nin karşısında kim olursa olsun, onun seçilmesi.

Sonra ne olacak? Savaşan askerler evlerine mi dönecek? NATO üsleri kapatılıp emperyalistlerle tüm anlaşmalar iptal mi edilecek? Patronlar işçi atmayı durdurup işyerlerinin kapılarını sendikalara mı açacaklar? Ücretler insanca bir düzeye mi yükseltilecek? Özelleştirmeler durdurulup, şimdiye kadar özelleştirilen işletmeler tazminatsız kamulaştırılacaklar mı? Sağlık ve eğitim hizmetleri devlet garantisi altına mı alınacak?

Hayır, bunların hiçbiri olmayacak. İşçiye yalan söylenmez. “Önce demokrasi, sonra sosyal ve ekonomik haklar” gibi anlayışların hiçbir sonuç vermediğini, sadece işçileri ve emekçileri aldatmaya yaradığını bilme zamanı gelmedi mi?

RTE’den ve AKP-MHP’den kurtulmak isteyenler bunu ekonomik, sosyal ve demokratik haklarını elde edebilmek için yapıyorlar. O halde görev, bütün bu talepler doğrultusunda işçi ve emekçi örgütlerini bir araya getirip güçlü bir seferberlik yaratabilmektir. Seçimlere doğru kitlelerin politikleştiği süreç bunun için en elverişli zamandır.

Ve rejimin sahte seçimlerine karşı seçenek, kitlelerin taleplerini anayasallaştıracak yepyeni bir iktidar odağı olarak bir Kurucu Meclis için harekete geçmeleri olamaz mı?

Yorumlar kapalıdır.