Rejimin tanzim satış taktiği işçiyi doyurmayacak


2018’de etkilerini hissettiren ve 2019’da da derinleşerek süren ekonomik krizin işçileri ve emekçileri en sert vurduğu alanlardan biri ev içi harcamalar, özellikle de mutfak oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Ocak 2019 verilerine göre sebzedeki yıllık enflasyon %94,72 düzeyinde. Yani sebzedeki fiyat artışı, ücretlerdeki artışın 4,7 katı. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Ar-Ge birimi KAMUAR’ın yaptığı araştırmaya göre ise Ocak 2019 itibariyle dört kişilik bir ailenin açlık sınırı %5 oranında artarak 2 bin 472 liraya kadar çıktı. Açlık sınırında son bir yıllık dönemde yaşanan büyüme %30 boyutunda.

Rejimin ekonomi politikalarının yol açtığı bu yıkım tablosu, en net ifadesine işçinin ocağında kavuşuyor. Gıda fiyatlarında son 16 yılın en yüksek artışı yaşanıyor. Fiyatı en çok artan ürünler sıralamasında ilk 9 sırada yaş sebze ve meyve ürünleri yer alıyor. İlk 15 ürünün 12’si tarım ürünü. Ocak ayı enflasyon verilerine bakıldığında fiyatı en çok artan ürünler %88 ile çarliston biber, %81 ile patlıcan ve %67,63 ile ıspanak oldu.

Yakıcı bir gündem olarak açlık tehdidinin hayatın bir parçası haline gelmesi, işçi ve emekçi kitlelerde büyük bir hoşnutsuzluk yaratıyor; kendisine mikrofon uzatılan kent yoksulları hayatta kalma koşularının nasıl tırpanlandığını, hükümetin patron taraftarı, plansız ve mantıksız ekonomi yönetiminin yoksulluğu nasıl ürettiğini anlatıyor.

Ekonomi yönetiminden duyulan hoşnutsuzluğun, bu alanda biriken öfkenin siyasal yönetime yansımaması, siyasal bir değişiklik isteğini tetiklememesi mümkün mü? Elbette hayır. Başkanlık rejimi de bunun bilincinde olacak ki, en temel gıda maddelerine ulaşımı engellenmiş olan nüfusun yoksul çoğunluğuna dönük tanzim satış noktaları oluşturdu ve birtakım gıda ürünlerini bu noktalarda, piyasadaki fiyatının altında satmaya başladı.

Hemen belirtmek gerekir ki, rejim, işçilerin karnının aç veya tok olmasıyla değil, sandığa gittiğinde kime oy atacağıyla veya guruldayan midesini doyurmak için greve gitmemesiyle ilgileniyor. Onun asıl kaygısı budur. Tarım Kredi Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, tanzim satışının 2,5 aylık bir planlama olduğunu söyleyerek, aslında bunun da bir seçim aldatmacası olduğunu zaten kabul etti.

Tanzim satış noktaları işçinin açlık tehlikesine çare olmayacak. Neden çare olmayacağını ve bizim açlığa karşı ne önerdiğimizi aşağıda özetlemeye çalışalım:

1.) Hükümet tanzim satış noktaları kurmuştur ama bunları sadece biçim olarak kurmuştur; yani işçilere ucuz gıda maddesi sağlayacak bir sistem geliştirmemiştir. Biz, işçinin karnını doyurmaya ve onun yaşam koşullarını güvence altına almaya odaklı bir sistem istiyoruz. Bunun için öncelikle piyasaya hakim olan aracıların ve spekülatörlerin üzerine ivedilikle gidilmeli ve bu konuda yasal ve idari her türlü önlem alınmalıdır.

2.) Aracıların ve spekülatörlerin temizlenmediği bir tanzim satış sistemi, sadece ve sadece karaborsacılar doğurabilir. Karaborsanın türemesi ve yaygınlaşması ise işçinin alım gücü üzerinde ek bir basınç yaratacak ve yoksullaşmayı derinleştirecektir.

3.) Rejim, tanzim satış noktalarında ucuza satış yapmaktadır ancak bu ürünleri üreticiden aynı fiyata almakta, bu ürünlerin lojistiğinden sorumlu olanlara aynı ücreti ödemektedir. Bir bağlamda, halkı doyurduğunu söylerken, aslında kendi oligarşisini beslemektedir. Rejim aradaki farkı, yani oligarşisine verdiği tutarı vergilerden ve hazineden ödemektedir. İşçinin vergisiyle ödenenler, işçiye bir lütufmuş gibi ucuza satılıyormuş gibi gösterilmektedir.

4.) Tanzim satış noktalarından satılan gıda maddeleri ithal edilmektedir. Zaten mutfak giderlerindeki enflasyonun sorumlusu da, Türkiye tarımının ve sanayi üretiminin emperyalizme bağımlı kılınmış olunmasıdır. İşçilere ucuz yiyecek mi sağlamak istiyorsun? O zaman önce gübrede, mazotta, elektrikte, doğalgazda indirime git, toprak rantını ortadan kaldır, tarım arazilerini özel şirketlerin elinden al ve kamulaştır, kamulaştırılan toprakta nüfusun doymasına odaklı planlı bir üretim ekonomisini hayata geçir.

5.) Sofra giderlerinin ucuzlaması için küçük çiftçilere her türlü destek verilerek kırsal kalkınma sağlanmalıdır. Küçük çiftçilerin üretim kooperatiflerinde, tüketicilerin de tüketim kooperatiflerinde örgütlenmesi teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Üreticiden alınan ürünler manavlara dağıtılmalı, manavlar üzerinden ucuz satış sağlanmalıdır.

6.) Bütün bunlar yalnızca ve yalnızca, ekonominin bilimsel ölçütler uyarınca, işçilerin çıkarına olacak şekilde, akılcı bir şekilde planlanmasıyla başarılabilir.

Yorumlar kapalıdır.