Havada grev yasağı kalktı ama!

Dünya genelinde büyük grevlerin örgütlendiği, Avrupa’da kemer sıkma politikalarına karşı en başarılı eylemliliklerin yürütüldüğü havacılık sektöründeki grev hakkı Türkiye’de yaklaşık 5 ay önce yasaklandı. Yetkili sendika Hava-İş, grevin yasaklanmasıyla THY’de süresiz eylem ilan etti ve 29 Mayıs’ta düzenledikleri eylemle 305 THY çalışanı THY yönetimi tarafından “yasadışı eylem” yapmaları iddiasıyla işten atıldı. Geçtiğimiz hafta ise Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı’nın Meclis’ten geçmesiyle grev yasağının kaldırıldığı haberi müjdelendi.

Grev yasaktı, şimdi değil

Öncelikle, bir gecede grevi canhıraş yasaklayan Meclis’in bugün ne oldu da bundan caydığı sorusunu sormak gerekiyor. Bir takım uluslararası sözleşmelerin veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ilgili kararlarının hükümetin aklına yeni geldiğini sanmıyoruz. İşveren yanlısı bir Meclis’in kendi eliyle çalışanları güçlendirecek bir yasa geçireceğini düşünmek de fazla iyi niyetli olurdu.

Hava-İş’in ne değişti sorusuna cevabı, direnişin bir kazanımı olduğu idi. Şüphesiz işten çıkarılan işçilerin, sendikaya rağmen ve sendikayla birlikte direnişlerini sürdürüyor olmalarının bunda büyük bir payı var.

Peki şimdi grev yapabilecek miyiz?

Çelişkili gibi gözüküyor ama gerçek şu ki, grev yasağı kalkmış olmasına rağmen grevin serbest olduğunu söylemek mümkün değil. Zaten havacılıkta grev, greve giden bir süreçte yasak ilan edilmişti. Trajik olan da, yasağın kalkmasının yeni düzenlemede grev yapmanın daha kolay olacağı anlamını taşımaması. Bu ikililiği yaratabiliyor olmak ‘ileri demokrasi’nin alameti farikası olsa gerek.

Havacılık özelinde bakarsak, yeni yasada havacılık, karayolu, demiryolu tüm ulaşım sektörleri taşımacılık işkolunda birleştirildi. Yeni yasa, sendikal barajı yüzde 3’e indirmiş olsa bile; bu yeni işkolunda çalışan işçi sayısının 750 bine çıktığı anlamına geliyor. Böylece Hava-İş dahil birçok sendikanın grev ve toplu sözleşme yapma yetkisini yitirme ihtimali var. Ayrıca bu düzenleme, üye yapması gereken işçi sayısına ulaşamayan sendikaların küçülerek işlevsizleşmesini beraberinde getirecektir. Üstelik yeni yasada direniş yapma, dayanışma grevi, genel grev hakları da hâlâ yasak.

Özel olarak THY’de ise; 305 kişinin gerek iktidar partisi gerek THY yönetimince ‘suçlu’ ilan edilmesiyle, onların yerine (mesai ücreti olmadan, neredeyse aynı saat çalışmalarına rağmen çok daha düşük ücretlerle) yarı zamanlı çalışanlar alınması gibi süreçler de bir grevin örgütlenmesini fiili olarak imkansızlaştırmaktadır. Bununla birlikte, Türk-İş, TİSK, Hak-İş’in bürokratlarının Çalışma Bakanı Faruk Çelik’le bir araya gelip, bu yasaya ilişkin kapalı kapılar ardında bir gizli protokol yaptıkları iddiası da, sendikalara duyulan güvensizliği artırmaktadır.

Değişmesi gereken yasalardan ziyade, her fırsatta sınıfın sendikal haklarına, örgütlenme mücadelesine saldıran iktidarın kendisidir, çalışanlarının nice haklarını kapalı kapılar ardında işverenlere teslim eden sendika bürokratlarıdır!

Toplu sözleşme ve grev hakkı, işçilerin en büyük iş güvencesidir. Sendika bürokratlarının işverenlere verdiği teminatlara karşı AKP’nin bahşettiği değil; barajsız, yasaksız grev hakkımızdır. Bizlere düşen, haklarımızı budayan iktidar ve sendika bürokratları yerine, sınıf kardeşlerimize güvenerek sendikal haklarımıza sahip çıkmak olacaktır.

Yorumlar kapalıdır.