Metalde güç dengeleri yeniden sarsılıyor

Metal sektörü Türkiye sınıflar mücadelesinde özellikle de toplu iş sözleşmeleri sürecinde mücadelenin belirleyici unsurlarından biri olmuştur. Bugün de metal işçileri Bursa’daki Oyak-Renault fabrikasında patrona ve işbirlikçi sendika Türk Metal’e karşı başlattıkları direnişle bu misyonlarını sürdürdüklerini gösteriyorlar.

Türk Metal sendikası 1983 yılında mücadelenin güçlü unsurlarından biri olan Maden-İş sendikasının kapatılması ile birlikte, bu sendikaya üye binlerce işçinin kontrol altında tutulabilmesi için hükümet ve patronların baskıları ile kurulmuştu. Metal sektörünün burjuvazi açısından stratejik önemi ise, yakın dönem içerisinde de konumunu korudu. Güncel verilere göre Anadolu’nun en büyük işletmeleri sıralandığında liderlik metal işletmelerinde bulunmakta.

Şu anda Bursa’da 6000 Renault işçisinin hem patronlara, hem de işbirlikçi sendikaya karşı direnişi, onların sınıflar mücadelesine öncülük edebilme potansiyelini göstermektedir. Çünkü hem çalışan sayısının yüksekliği hem de diğer metal fabrikalarına örnek olabilme potansiyeli ile Renault’ta kazanılacak bir zafer, önce metal sektöründe sonra da tüm sınıflar mücadelesinde güçler dengesini kökten değiştirebilecek bir konuma sahiptir.

Metal sektöründeki işbirlikçi sendika ile kavga 1998 yılına dayanıyor. O yılda da kavganın başladığı adres yine Oyak-Renault’tu. Kıvılcım, işçilerin maşlarına yapılan düşük zammı sendikanın kabul etmesi ile 3500 işçinin iş bırakması ve sendikasını değiştirme eylemine girişmesi ile başlamış ve hemen ardından Tofaş ve Ford Otosan’a sıçramıştı. Ancak bu süreç, 90’lı yılların sonundaki sınıflar mücadelesinin geri çekilişinden nasibini almış ve geçici olarak yenilgiye uğramıştı.

Bugün aynı işyerinde, aynı talepler ve yöntemlerle başlayan direnişin, 98 yılı ile benzerlikleri olduğu gibi kimi olumlu ayrılıkları da mevcut. Yakın zaman içerisinde ciddi işten çıkarmaların karşısında tüm işçilerin mesai süreleri arttırılmıştı. Şu anda Renault’ta üretim eski düzeyinin dahi üzerine çıkmış bulunuyor. Renault işçileri bu koşullar altında çalışmaya razı olmadıklarını eylemlilikler düzenleyerek ifade ediyorlar. Dahası, eylemlerinin ardından gerçekleşen işten çıkarmalara karşı da direnişlerini başlatmış durumdalar. 98’de olduğu gibi bugün de Renault işçileri sektörün tamamına ait olan sorunların çözümü için örnek teşkil eden derleyici bir potansiyele sahipler. Bursa’da şimdiden SKT ve Tofaş işçileri direnişe geçmek için Renault’tan alınacak olumu bir habere kulak kesilmiş durumdalar. Sadece Bursa’da değil, İstanbul ve Zonguldak’taki büyük işletmelerde çalışan metal işçileri de aynı beklentiyi paylaşmaktadırlar. Şu an için Renault işçileri kimi ciddi sorunlarla karşı karşıya olsalar da, 98’den farklı olarak, daha bir yıl öncesinde Bosch işçilerinin Birleşik Metal’e geçişleri gibi muzaffer bir örneğe sahipler. Ayrıca kriz koşullarından ötürü bu kez mücadelenin süreklilik arz etme ihtimali daha yüksek. En önemli fark ise; 98’de Renault direnişinin sınıflar mücadelesinin geri çekilişinin son adımında kalmasıyken, bugün ise mücadelelerin yeni başladığı dönemde bir ilk adım olma potansiyelini taşımasıdır.

Geçmişteki direniş, sendikacıların uzlaşmacılık ve işbirlikçilikleri arasında yitirilmişti. Direnişçi işçiler bugün de aynı tehlikelerin cenderesinde bulunuyorlar. Her şeye rağmen bu zorlu süreç diğer sektörlerdeki mücadeleci işçi yoldaşları ve metal işçilerin kendi kararlılığı ile tüm zorluklara rağmen umut vaat ediyor.

Yorumlar kapalıdır.