150 kişilik bir tekstil atölyesinde işçi kıyımından çıkartılacak dersler: kayıt dışı çalışmaya son!

GOP (Gaziosmanpaşa) bölgesindeki bir tekstil firmasında 150 işçinin tamamı kayıt dışı çalıştırılıyor ve 4 aydır da paralarını alamıyorlar. Bu yüzden kimi işçi kardeşlerimiz iş bırakıp başka yerlerde iş başı yapmış, kimi de iş yok diye patronları tarafından ücretsiz izine çıkartılmış.

Bunun ardından zaman kaybetmeyen patron işyerine bir ortak alıp, ortağının işçilerini kendi atölyesinde çalıştırmaya başlamış. Çalışmaya devam eden kardeşlerimizin bir kısmı işyerinde yaşayan Moldovalı kadın kaçak işçiler. Üretim tam tıkır devam ediyor. Atölyenin dışında ise şöyle bir ilan var: “X tekstile makineci, overlokçu, kalite kontrolcü alınır. YOL+SSK+YEMEK”

Maaşını alamayan bir işçi arkadaşım beni çağırıp ortamı görmemi istedi. Ben de işçi arkadaşlarımla en azından dayanışabilmek için derhal iş yerine gittim. Yaklaşık 30 kadar işçi yemekhanede 3’er 5’er guruplar halinde dağınık duruyorlardı. Bu dağınıklığı görünce, patronun niye böyle rahat davrandığını anladım. Bu sırada yine İşçi Cephesi okurlarından olan bir arkadaşımı daha çağırdım. Arkadaşım gelince beraber işyerine tekrar girdik. İçerideki bir işçi ile sohbet ettiğimizde baktık ki teker teker etrafımıza toplandılar ve “Ne yapabiliriz? Siz gidip patronla konuşabilir misiniz?” diye bizden yardım istediler. Biz de böyle dağınık durup örgütlenmedikleri sürece, beklemekten ve kaybetmekten başka yapabilecekleri bir şeyin olmadığını söyledik. Biz işçilere bilgi verirken sonradan patronun has adamı olduğunu anlayacağımız biri: “Ağabey aşağıya gelir misiniz, önemli?” diyerek bizi özel konuşmaya çağırdı. Aşağıda: “Ya biz de burada çalışıyorduk, ne yapalım?” dediler. Biz de “İyi o zaman. Buradaki işçileri tanıyorsunuz, hepsini bir araya toplayıp kendi aranızda bir temsilci seçin. Başvurmanız gereken yerlere gruplar halinde başvurun. Biz de nereler ile görüşmeniz gerektiği konusunda size yardımcı olacağız” dedik. Önerimize “Ya kimse gelmiyor, öyle olmaz…” şeklinde kaçamak cevaplar vererek konuyu farklı yere çekip, işçileri etrafımızdan dağıtmayı başardılar.

Biz onları bırakıp işçilerin arasına gidip tekrar sohbet etmeye döndük. Örgütsüzlük çok büyüktü. İşçiler birbirlerine güvenmediklerini, kimsenin bir arada mücadeleye yanaşmayacağını söylediler. Biz işçilerle konuşmaya yine devam ettik. Bir saat sonra patron geldi. İşçilerin tekrar yemekhaneye toplanmasını istedi. Tabii bu arada polisler patronu korumaya gelmişlerdi. Patron şeref ve namusu üzerine yeminler ederek, sinir krizine girmiş numaraları yaparak, duygu sömürüsü yaptı. Yanındaki arkadaşına da yeminler ettirdi. Sonra da, polis de muhasebeciyi çağırıp işçilerin toplam alacağının ne kadar olduğunu öğrenmek için muhasebeye gidelim dedi. İçeriye de sadece “işçi temsilcilerini” aldılar. İşçiler öncesinden örgütsüz olunca patronun planı takır takır işledi. İşçilerin temsilcisi olmadığı için, içeriye temsilci olarak patronun adamları girdiler. Geri döndüklerinde bu sefer “temsilciler” yani patronun adamları konuştular: “Arkadaşlar biz muhasebeci ve polis memurlarıyla beraber içeride ne kadar borç olduğunu hesapladık. Yaklaşık 120 bin lira alacağımız var. Biz dört aydır bekliyoruz, bir hafta daha bekleyelim. Polisler de burada. Onlar da şahit.” Tabii, şıracının şahidi bozacı! Haftaya çarşamba günü paramızı verecekler deyip, bütün işçileri eve gönderdiler.

Bir hafta sonra aldığım haber beni hiç şaşırtmadı. İşçilere 100’er 200’er lira harçlık verip dağıtmışlar, geriye kalan paranın ne zaman verileceği de beli değil!

Arkadaşlar, buradan çıkarmamız gereken deneyim nerede olursak olalım, öncesinden birlik olmayıp örgütlenmediğimiz sürece kazanma şansımız yok!

Yazan: Ali Büyükdere (28 Mayıs 2009)

Yorumlar kapalıdır.