Uzatmalar oynanırken: İktidar olmak! İktidarda kalmak!

AKP, 3 Kasım 2002 seçimlerinden birinci parti olarak çıktı. Seçim sisteminin antidemokratik bir sonucu olarak yüzde 33 oyla mecliste üçte iki çoğunluğu sağladı ve tek başına iktidar oldu. Geride kalan 18 yılda da bu iktidarını sürdürdü. Eğer seçimler belirlendiği gibi 2023’te yapılır ve AKP o seçimi de kazanırsa iktidar da çeyrek asrı tamamlamış olacak. Bu, çok partili cumhuriyet döneminin üçte biri anlamına geliyor.

Peki, bu nasıl mümkün olabildi? Kuşkusuz tek bir nedeni yok. İç-dış onlarca faktör bu sonuca hizmet etti, ediyor. Lakin halen geçerli bir faktörün özellikle çok etkili olduğunu söyleyebiliriz. İktidar onu en çok isteyenin ve koşullara “uyum” sağlayanın ellerinde kaldı. Bu, iktidarın ne yaptığını bildiği, her şeyi ince ince planladığı anlamına gelmiyor. Tersine olaylara yön veren değil, çoğunlukla olayların sürüklediği bir iktidar pratiğiyle karşı karşıyayız.

Hatırlayalım, sözüm ona cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sağın edebi iktidarına yol açacaktı. Oysa üç yıl dolmadan geldiği nokta ortada; tıkandı. Kabul edelim; eğer AKP olduğundan daha güçlü ve kudretli görünüyorsa bunu kendi seçmeninin desteği ve inancından öte muhaliflerinin “ne yapsak boş” algısına borçlu. Oysa AKP’de güç ve kudret olarak görünen şey zayıflığı ve korkuyu örtmekten ibaret! “Hiçbir şey olmasa da bir şey oldu” maskaralığındaki gibi…

Evet, AKP sürekli tahkimat yapıyor çünkü kendini güçlü ve güvende hissetmiyor. İktidarda kalabilmek için sürekli ittifaklar kuruyor ama kurduğu her ittifakla iktidarını paylaşmak durumunda kalıyor. Devam etmek için kurduğu ittifaklar, verdiği tavizler, paylaşmak zorunda kaldığı güç ve ayrıcalıklar arttıkça korkusu ve güvensizliği daha da büyüyor. Bekçi, jandarma, takviye kuvvet derken kendini sağlama almak için attığı her adım daha büyük bir şüpheyi beraberinde getiriyor. İktidar için sorun güvenliğin yetersizliği değil, güvensizliğin büyüklüğü. O yüzden hamleleri birbirini tamamlayan değil biri diğerini açığa düşüren şekilde ilerliyor.

Peki, ne olacak? Eski siyah-beyaz tüplü televizyon döneminde çok yaşanırdı. Görüntü gider, koca kutudan sadece ses gelirdi. İnsanı çileden çıkaran böylesi durumlarda görüntüyü getirmek için televizyonun ensesine okkalı bir tokat atılır, genelde de işe yarardı. Bu durum öylesine kanıksanmıştı ki işe yaramazlığı anlatmak için “Ses var, görüntü yok” ifadesi gündelik dile yerleşmişti… İktidarı nasıl mı biliriz: Ses var, görüntü yok!

Yorumlar kapalıdır.