AKP’nin fıtratı: İşçisini öldürmeyen patronu ödüllendirmek!

Türkiye’de nüfusun yüzde 78,5’i yani neredeyse her on kişiden sekizi, ekonomik nedenlerle, evden uzakta bir haftalık tatil dahi yapamamış. Kaynak devletin resmi istatistik kurumu TÜİK’in, 2013 yılı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması raporu. Pekiyi, çok fakir bir ülke olduğumuz için mi böyle? IMF verilerine göre Türkiye 2013 yılı itibariyle dünyanın en büyük 17. ekonomisi durumunda. Yani fakir değiliz! Lakin sorun da burada başlıyor. Küresel Servet Raporu’na göre Türkiye’de 37 dolar milyarderi bulunurken dünyanın en büyük 3. ekonomisi Japonya’da dahi bu sayı 14! Özcesi fakir değiliz ama gelir dağılımımız son derece bozuk. Nitekim TÜİK raporuna göre en zengin kesimin toplam geliri en yoksul kesimin gelirinden 7,7 kat daha fazla. AKP’nin ekonomik mucizesi işte bu!

Pekiyi, aslında AKP iyi de dünyanın hali mi çok kötü? Malum dünya ekonomik krizi, bölgesel karmaşa vs. hükümet sözcülerinin ağzından düşmüyor. Aslında bunlar birer itiraf! Ortada AKP’nin ekonomik mucizesi diye bir şeyin hiç olmadığının, iyi gibi görünenin de tamamen dönemsel olduğunun bir itirafı. Ya dünyanın 17. en büyük ekonomisi olmak, o da mı yalan? Yaklaşık 40 yıl önce 1976’da Türkiye’nin dünyanın 17. en büyük ekonomisi olduğunu düşünürsek evet, o da yalan! Üstelik Türkiye’nin 1979’da onca “siyasi karmaşa” içinde olmasına rağmen dünyanın 16. en büyük ekonomisi olduğu hesaba katılırsa, kuyruklu yalan. Şimdilerde yüzde on seçim barajını, koalisyonlar istikrarsızlık kaynağıdır, diye savunanlar için, ne hazin bir veri, değil mi! Kısacası Türkiye 2000’li yılların son derece uygun dünya şartlarına ve tek parti iktidarına rağmen, AKP ile bırakın bir arpa boyu yol almayı, yerinde dahi sayamamıştır. Son elli yılda Türkiye ekonomisinin ekonomik büyüklük açısından 16-21. sıralarda dolaşması da bunun kanıtı; kısaca maharete gerek yok, bıraksan zaten kendi gidiyor!

Sonuç olarak, AKP buza yazı yazdı, hava değişince de hepsi eriyip gitmeye başladı. Yapısal hiçbir sorunu çözmeyen, çözemeyen AKP sadece patronların kasalarını doldurdu, kendi yakın çevresinde yeni bir zengin zümre yarattı. Buna mukabil resmi rakamlara göre dahi işsiz sayısı 3 milyon, 10 milyon insan sürekli yoksulluğa mahkûm, 15 bin işçi son 12 yılda iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Orta Vadeli Program’ın (2015-2017) İstihdam Politikaları başlığı altındaki; “241. İşçi sağlığı ve güvenliği alanında denetimler etkinleştirilecek, teşvikler ve bilinç artırıcı faaliyetler yoluyla, başta yüksek riskli sektörler olmak üzere, çalışma hayatında güvenlik kültürü yaygınlaştırılacaktır.” maddesi hükümetin iş cinayetlerini, işsizliği, yoksulluğu çözmek gibi bir niyetinin olmadığının da itirafı. Aynı başlık altında; özel istihdam bürolarının yaygınlaştırılacağı, alt işverenlik uygulamasına devam edileceği, kıdem tazminatının bireysel hesap fonuna dönüştürüleceği ve rekabetçi bir işgücü piyasası oluşturma adı altında esnekleştirmenin de süreceğini görüyoruz. 2017 yılında işsizlik oranının yüzde 9,1 olarak öngörülmesi dahi faturanın işçi sınıfına kesilmeye devam edilmek istendiğinin kanıtı.

Nitekim Onuncu Kalkınma Planı’nda (2014-2018); “Son yıllarda işgücü piyasasını etkinleştirmeye yönelik alınan tedbirler neticesinde önemli ilerlemeler kaydedilmiş olmakla birlikte… kıdem tazminatı, alt işverenlik gibi uygulamalarda yaşanan sorunların devam etmesi, esnek çalışma biçimlerinin etkin bir biçimde uygulanamaması… gibi hususlar işgücü piyasasının etkinliğini azaltmaktadır.” diyen AKP hükümetinin, 3 milyon işsize, 10 milyon sürekli yoksula, iş cinayetlerindeki savaş bilançosuna rağmen bu tabloyu da yeterli görmediği açık. Evet, AKP sadece 2015 yılında değil, 2023 hedefi doğrultusunda, önümüzdeki 4 yıl boyunca da saldırılarını sürdürecek. Fıtratı işçisini öldürmeyen patronu ödüllendirmekle sınırlı bu neoliberal saldırganlığa karşı, işçi sınıfının birlik ve mücadelesi, her zamankinden daha da büyük bir önem taşıyor.

Yorumlar kapalıdır.