Afet bölgelerinde planlama ve koordinasyon sorunu derhal aşılmalı! Acil tedbirler derhal hayata geçirilmeli!

6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 10 ilimizi etkileyen depremlerin bilançosu her geçen gün daha ağır hale geliyor. Bu yazının yazıldığı 180. saatte resmi rakamlara göre depremde hayatını kaybedenlerin sayısı en az 31 bin 643. Bir yandan da enkaz çalışmaları sürmeye devam ediyor. Mevcut durum hem büyük bir insanlık dramına hem de başta deprem bölgesindeki halk olmak üzere tüm hayatlarımızı etkileyen ve etkilemeye devam edecek sosyal, ekonomik ve politik bir enkaza işaret ediyor.

Diğer yandan, Erdoğan yönetimi, depremlerin yarattığı büyük yıkımdaki kendi sorumluluğunu “asrın felaketi” gibi açıklamalarla en aza indirgemeye çalışıyor. Depremlerin büyüklüğü ve hava koşulları elbette yıkımın boyutunun nedenleri arasındadır. Ancak Tek Adam rejiminin politik tercihleri, kendini tüm kurumların yerine koyan ve her şeye muktedir sayan, işbirliğini dışlayan yönetim anlayışı, karar alma mekanizmalarındaki hantallığı ve idari yapılanmadaki çürümüşlüğü afet yönetimindeki başarısızlığın sorumluluğunu açıkça işaret ediyor. Üstelik imar barışı, yapı denetim süreçleri, insan yaşamının karşısına koyduğu sermayeden-ranttan yana tüm politikaları bu felaketteki sorumluluğun sadece afet yönetimi süreciyle ilintili olmadığını, çok daha öncesine dayandığını apaçık ortaya koyuyor. Ancak Erdoğan hükümeti, bu sorumluğu kabul etmediği gibi, OHAL ilanı ile bu süreci kendi yetkilerini daha da artırmak adına kullanma çabasına girdi. Oysa AKP’nin 20 yıllık mirası bireysel hak ve hürriyetleri, yerel yönetimlerin yetkilerini daha da kısıtlayacak OHAL’in hangi amaçla ilan edildiğini ortaya koyuyor.

Tüm bu çerçevede, içinde bulunduğumuz 8. günün ihtiyaçları şu tespit ve taleplere ısrarla dikkat çekmemizi gerekli kılıyor:

  1. Afet yönetiminde plansızlık ve koordinasyonsuzluk devam ediyor. Erdoğan yönetiminin, afet yönetimi boyunca izlediği etkin bir planlamadan ve koordinasyondan uzak yöntemi durumun vahametini artırmaya devam ediyor. Erdoğan’ın “İlk günlerde eksiklikler oldu” diyerek kabul ettiği acziyetin ilk günlerle sınırlı kalmadığı ortada. Üstelik bu eksiklikler, kritik saatlerin doğru kullanılmamasına ve enkazlarda kurtarılmayı bekleyen insanlara ulaşmada gecikmelere sebep olarak telafisi olmayan hayati sonuçlar doğurmuş durumda.
  2. İktidarın bu plansızlık ve koordinasyonsuzluğunun bir diğer sonucu da ortaya çıkan kaos ortamı neticesinde bölgede emekçi halkın acil ihtiyaçlara ulaşımının çok zorlu hale gelmiş olmasıdır. Bölgeye emekçi halkın seferberliği aracılığıyla ulaşan birçok yardımın halen bazı mahalle ve köylere ulaşmadığı, ulaşması için yerellerdeki gönüllü inisiyatifleri aşan etkin bir dağıtım ağının oluşturulamadığı biliniyor. Yardımların organizasyonu için yerel idari kurumlara inisiyatif tanınmalı, sivil toplum örgütleri ve bölge halkının dahliyle her alanda kriz masaları daha fazla geç kalınmadan oluşturulmalıdır.
  3. Bölge halkının acil ihtiyaçlarından biri barınma sorunu olmaya devam ediyor. Bölge halkı, geçici barınma alanlarının oluşturulmasında, bölgeye iletilen çadırların kurulmasında bile geç kalındığını ve birçok kişinin halen çadırlara ulaşamadığını ifade ediyor. Depremzedelerin barınma ve ısınma ihtiyacı acilen çözülmelidir. Kısa vadeli hızlı çözümlerin hemen ardından ise bölgeye hava koşullarına uygun prefabrik yaşam üniteleri veya konteynerlerin sevki ve bu alanlarda asgari bir altyapı sağlanması için derhal çalışma başlatılmalıdır.
  4. Depremzedelerin hayatlarını idame koşulları açısından açığa çıkmış en önemli sorunlardan biri hijyen sorunudur. Deprem bölgelerindeki tuvalet sorunu, temiz su kaynaklarına ulaşımda kesinti, çöp ve atık sorunu acilen mücadele edilmesi gereken önemli hijyen sorunları olarak öne çıkıyor. Bu sebeple, birçok bulaşıcı salgın hastalık riski açığa çıkmış durumda ve başta çocuklar olmak üzere bölgedeki herkes büyük tehdit altında. Ayrıca, ped ve menstrüel ürünlerdeki tedarik sıkıntısı kadınları birçok farklı enfeksiyona da açık hale getiriyor. Bu sorunlara acilen müdahale için temiz ve güvenli su tedariki, gıda hijyeninin sağlanması, atıklar, çöpler ve hayvan ölülerinin uygun şekilde toplanması planlanmalı ve tuvaletler yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca temel sağlık hizmetlerinin verilebileceği uygun birinci basamak sağlık birimlerinin kurulması gerekmektedir. Tıbbi malzemelerin ve dezenfektan ürünlerin bölgeye sevki ve bölge halkının bunlara ulaşımı için etkin bir planlama ve koordinasyon sağlanmalıdır.
  5. Afet bölgesindeki halkımızın başta yaşlılar, engelliler, gebeler olmak üzere güvenli bölgelere tahliyesine hızlı bir şekilde devam etmek gerekiyor. Ancak iktidar, mağduriyeti başka mağduriyetler yaratarak çözme yoluna başvuruyor. Depremzedelerin barınma sorununu bahane göstererek, üniversite öğrencilerinin eğitim haklarını elinden almaya çalışıyor. Bu kararın altında yatan esas sebep, depremzedelerin barınma ihtiyacını karşılarken ortaya çıkacak maliyeti özel sektöre yüklememe kaygısıdır. Oysa talebimiz, ülkedeki oteller, barınma merkezleri ve boş konutların parasız bir şekilde ihtiyaç sahiplerine sunulmasıdır.
  6. Depremzedelere ihtiyaçların temini konusunda ırk, din, dil, cinsiyet ayrımı ve cinsel yönelime dayalı hiçbir ayrımcılığa izin verilmemelidir. Depremden etkilenen göçmenlerin gerekli kurtarma, tahliye, barınma ve yardım gibi hizmetlere erişimini engelleyen tüm ayrımcı politikalar derhal son bulmalıdır. Irkçılık insanlık suçu sayılmalı, ayrımcı politikalar ve söylemler üretenler yargılanıp cezalandırılmalıdır!
  7. Depremzede kadın ve lgbti+lar toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve homofobik-transfobik uygulamalar dolayısıyla ihtiyaç ve sıkıntılarını dile getirmekte veya bunlara cevap almakta zorluk çekmektedir. Bölgeden aktarımlar, ihtiyaçlara ulaşma konusunda dahi ayrımcılığa uğrayanlar olduğunu dile getirmektedir. Kadın ve lgbti+ların destek alabilecekleri mekanizmaların oluşturulması bu açıdan oldukça önemlidir. Bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadın ve lgbti+ örgütleriyle koordinasyon içinde çalışmalıdır.
  8. Arama kurtarma çalışmalarının tamamlanmasını takiben enkaz kaldırma sürecine geçilecektir. Öncelikle bu süreçte acele edilmemesi, arama-kurtarma çalışmalarının titizlikle sürdürülmeye devam etmesi büyük önem taşımaktadır. Ardından başlanacak hasar tespit çalışmaları ve enkaz kaldırma süreci, muhakkak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve Türkiye Barolar Birliği’nin oluşturduğu Deprem Koordinasyon Kurulu’nun dahli ve yönlendirmesi ile sürdürülmelidir.
  9. 10 ilimizi etkileyen depremlerde hasar gören binalar bir kez daha müteahhit hatalarını, imar affının sonuçlarını, denetleme mekanizmalarındaki usulsüzlükleri ve tüm bunların can kaybındaki sorumluluğunu gözler önüne sermiştir. Deprem bölgelerindeki bina yapım ve denetim süreçlerine ilişkin tüm detaylar şeffaflıkla paylaşılmalı, delillerin yok edilmesi engellenmeli, müteahhitler ve tüm suç ortakları yargılanmalıdır.
  10. Tüm bu ihtiyaçların planlama ve koordinasyonu acil ve hayati sonuçlar içermektedir ve ne ilk fırsatta OHAL yetkilerine sarılmış Tek Adam rejiminin önceliklerine ne de sermayenin tercihlerine terk edilebilir. Emek ittifakının gerekliliği ve potansiyeli bugün sahada bizzat ortaya konmuştur. Bu sebeple, depremin ilk anından itibaren bölgeye koşan, yardımlar için seferber olan emek örgütleri, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve tüm emekçi halk bu yönde hem hükümet üzerinde basınç oluşturmalı hem de kendi ortak örgütlenmesini sağlamalıdır. Bu örgütlenmelere hem deprem bölgelerinde hem de o bölgelerle koordinasyon içinde yardımları organize etmeye çalışan illerde ihtiyaç vardır. Tek Adam rejiminin afet bölgelerinde yarattığı muazzam boşluğu tüm ülke çapında ördüğü dayanışma seferberliği ile gidermeye çalışan emekçi halk; iktidarın çözüm olarak karşısına çıkardığı sermayeden yana politikaları da emekten yana ekonomik ve sosyal politikalar etrafında öreceği acil eylem planı etrafında bir seferberlikle aşabilir! Zaman, bir yandan dayanışma ile yaraları sararken, bir yandan da emekten yana bir yeniden inşanın planını yapma zamanıdır!

Yorumlar kapalıdır.