Destici’nin ırkçılığının politik arka planı

Büyük Birlik Partisi (BBP) lideri Mustafa Destici’nin TİP Genel Başkanı Erkan Baş’a yönelik ırkçı açıklaması haklı olarak çok büyük tepki aldı ve kınandı. Destici’nin Baş’a yönelik “Alman ajanı” suçlamasının ve “Tito artığı” iftirasının zaten iler tutar yeri olmadığı açıktı. Nitekim yalan hemen açığa çıktı. Destici’nin nefret dili de başta muhatapları tarafından olmak üzere derhal mahkûm edildi.

Peki Destici ömrü bu kadar kısa olan, kendisine yönelik antipatiyi daha da artıran ve sonuçta rakip safları daha da pekiştiren bu açık nefret dolu ırkçı açıklamaları niye yaptı? Gerçekten bilgisiz olduğu için mi? Zaten ırkçı olduğu için mi?

Aynı gün Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin de grup konuşması sosyalist harekete yönelikti. Bahçeli lafı dolandırmadan (ki enderdir) isim isim sosyalist partileri sayarak “gözümüz üzerinizde” dedi. Bu ülkede sosyalistlere sövmek için halk indirim gününe gerek yok, 7/24 sosyalistlere atış serbest. Peki ama niye şimdi ve bu kadar üst perdeden?

BBP-MHP liderlerinin sosyalist hareketi ve temsilcilerini bu şekilde hedef almasının seçim sürecindeki yenilgi dinamiğiyle doğrudan bir politik bağlamı var. Gidişat, iktidar blokunun seçimleri kaybedeceğine işaret ediyor. Faşist hareket ırkçı açıklamalarla 14 Mayıs öncesi tabanda konsolide olmaya, sonrası için de bir rejim içi direnç noktası oluşturmaya çalışıyor. Esas çağrıları da rejime. “Bakın,” diyor Bahçeli ve Destici, “biz kaybediyoruz, muhalefet ise yükseliyor. Bize çok ihtiyacınız olacak. Devletin imkânlarından, rejimin iltimasından bizi mahrum etmeyin.”

MHP-BBP gibi kurumsal faşist hareketler ancak devlet desteği ve rejim iltimasıyla yaşayabilir. Bürokrasinin kayırma ve koruması olmadan üç gün sokakta açıkta kalamazlar. Bütün o böbürlenme, sırtını devlete yaslamanın konforundan kaynaklı. Sedat Peker ifşaatlarıyla bu işleyişi ve iltiması çizgi roman gibi anlattı.

Kısacası Destici ırkçı olduğu için o ırkçı açıklamaları yapmadı. Söylenen önemsiz değil ama esas mesele söylenme nedeni. Irkçılık söylemi iktidar blokunun ekonomi-politik varlığını sürdürebilmesi için kullanılan politik araçlardan biri. BBP-MHP bu yolla kendini rejime hatırlatıyor.

MHP seçime kendi listeleriyle girmek zorunda kalarak muhtemelen baraj altı kalmayı ve mecliste 25-30 milletvekili ile sınırlanmayı kabul etmiş durumda. Ama bu vitrin. Arka planda, 14 Mayıs sonrası Türkiye’sinde rejimde ana belirleyici olmaktan bürokraside alan savunması yapmaya, ekonomik ayrıcalıkları korumaktan siyasal mevzi savaşlarına dek çok sayıda mücadele alanı mevcut.

14 Mayıs, iktidar bloku seçimleri kaybetse de, düğümü çözmeyecek. 15 Mayıs’la birlikte Türkiye çoklu krizin yoğunlaştığı ve derinleştiği bir türbülansa girecek. Bu süreç Türkiye’nin önüne “tarihinin en önemli seçimi” denilecek yeni seçimleri getirecek. Bugün ertelenen her seçenek daha yüksek maliyetle ülkenin önüne gelecek.

Böylesi bir kaotik sürecin içinden işçi sınıfının önderliği, emekçilerin birlik ve seferberliği olmaksızın toplum yararına bir çıkış, kopuş mümkün değil. Gerçek bir emek ittifakının Türkiye’nin geleceğinde ne derece hayati olduğunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Emek ittifakı ısrarımız bundan. “Emekçiler yönetmeli” dememiz bundan.

Yorumlar kapalıdır.