Seçimlerin ardından sol ve emek hareketi

14-28 Mayıs seçimleri Cumhur ve Millet İttifakları arasında yoğun bir kutuplaşmaya sahne olarak tamamlandı. Derin bir ekonomik krizin ortasında ve antidemokratik baskıların yoğunlaştığı bir dönemde emek eksenli birleşik bir siyasal ittifak, güçlü ve güvenilir bir iktidar seçeneği olarak yükseltilemedi. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği bileşenleri parlamento seçimlerinde ayrı ittifaklar olarak yer alırken, her iki ittifak da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turdan itibaren Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’na desteğini açıkladı.

“Önce Erdoğan gitmeli” politikası

Tek Adam rejiminin sorumlusu olduğu ağır ekonomik ve toplumsal enkaz, emekten yana bir siyasi seçeneğin yükseltilebilmesi için fazlasıyla uygun bir zemin yaratmıştı. Dahası, Millet İttifakı’nın kapitalist restorasyon programı, sinik ve pasif siyasi profili burjuva partilerinden bağımsız bir emek ittifakının büyütülmesi için hiç olmadığı kadar uygun koşullar sağlamıştı.

Ne var ki, gerek HDP gerekse de başta TİP olmak üzere sosyalist hareketin geniş kesimleri ve sendikal önderliklerin çoğunluğu “önce Erdoğan gitmeli” gerekçesiyle, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bağımsız bir aday çıkarılması fikrine karşı çıktılar. Dolayısıyla, “Tek Adam rejiminden kurtulma” görevi Millet İttifakı’nın adayına baştan terk edilmiş oldu. Böylece, mevcut krizden emek eksenli sınıfsal bir çıkış önerme yönünde önemli bir fırsat kaçırıldı. Oğan’ın yüzde 5 oyuyla ikinci tur sürecinde oluşturduğu ağırlık, bağımsız bir güç olarak ortaya çıkmayarak kaçırılan fırsatlara ilişkin önemli ipuçları verdi.

Parlamento sonuçları

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmamakta uzlaşan sol, parlamento seçimlerine ortak bir ittifak çatısı altında girmekte anlaşamadı. Bu başarısızlıkta HDP liderliğinin Türkiye soluyla araçsal bir temelde kurduğu ilişkinin de etkisi olmakla birlikte, asıl sorumlunun ulusalcı politikalarıyla HDP ile yan yana gelmekten kaçınan Sosyalist Güç Birliği bileşenleri olduğunu belirtmemiz gerekiyor.

Bütün bu handikapların yanı sıra HDP seçim sürecine rejimin oldukça ağır baskılar altında girmek zorunda kaldı. Partinin kapatılma tehlikesi karşısında seçimlere Yeşil Sol Parti listelerinden katıldı ve yüzde 8,8 oranında oy elde etti. Mevcut baskılar altında bu oy oranı önemli olsa da, HDP hedeflediği sonuçların oldukça gerisinde kaldı. Tabanı seferber edecek açık bir siyasi program sunulamadı ve güçlü bir seçim kampanyası örülemedi.

Yüzde 1,7 oy elde eden TİP, 4 milletvekili çıkarmayı başardı. Yüzünü sola ve emekten yana siyasete dönmek isteyen kitleler açısından TİP’in varlığı önemli bir seçenek oldu. Bununla birlikte, oy talep etmenin ötesine geçerek seferberlik çağrısını büyüten ve emek eksenli acil taleplere dayalı bir kampanyanın örülebilmesi çok daha etkili sonuçlar alınabileceğine işaret etti.

Yeni mücadele dönemi

İDP olarak İstanbul ve İzmir’de TİP listelerinden gösterdiğimiz milletvekili adaylarıyla aktif bir seçim kampanyası yürüttük. Emekçi mahalleleri odağımıza aldığımız kampanyamızda “Emekçiler Yönetmeli” şiarını yükselttik. Kopuş eksenli bir acil eylem programı ortaya koyduk ve kitleleri bu yönde seferberliğe davet eden talepleri görünür kılmaya çalıştık. TİP’li dostlarımızla birleşik mücadele adına örnek sayılabileceğini düşündüğümüz bir çalışma yürüttük.

Seçimlerin ardından zorluklar ve çelişkilerle dolu yeni bir mücadele dönemine giriyoruz. Saray rejiminin antidemokratik ve emek düşmanı saldırıları derinleştirmeye çalışacağı bu dönemde, birleşik bir emek ittifakına ve eylem programına duyulan ihtiyaç her zamankinden fazla olacak.

Yorumlar kapalıdır.