Elinizi soframızdan çekin! İşçi ücretleri ve emekli aylıkları derhal artırılsın!

Ülke tarihinin en büyük ekonomik yıkımı derinleşerek sürüyor. İktidar ve patronlar, sorumlusu oldukları ekonomik krizi biz emekçilere fatura etmeye devam ediyor. Patronlar kârlarına kâr katmaya devam ederken emekçilerin ellerindeki ekmek her geçen gün daha da küçülüyor.

Asgari ücrete yapılan yüzde 30 oranındaki zam üzerinden henüz bir ay geçmişken asgari ücret açlık sınırının altında kaldı. Düşük ücret politikası sadece asgari ücretlileri değil tüm emekçileri ve emeklileri yoksullukla mücadeleye itiyor. İktidarın “enflasyonun nedeni işçi ücretleri” yalanı üzerinden uygulamakta olduğu ücretleri baskılama politikası halihazırda asgari ücreti ortalama ücret haline getirdi. Kamu, özel sektör, mavi yaka, beyaz yaka, emekli, emekçi fark etmeksizin toplumun geniş kesimleri hayat pahalılığı, alım gücünün düşüşü, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve gerçek enflasyon ile iktidar ve patronların paravan enflasyonu arasındaki uçurum altında eziliyor.

Şubat ayıyla birlikte zamlı ücretlerini alan işçiler, 2025 yılının en yüksek aylık gelirine ulaşmanın getirdiği geçici bir rahatlama hissetse de, bu tablonun sürdürülebilir olmadığının farkında. Vergi dilimleri nedeniyle her ay işçilerin eline geçen miktarın azalacak olması ve ücretlere ara zam yapılmayacağının iktidar tarafından ısrarla vurgulanması, gerçek tabloyu gözler önüne seriyor. Orta vadeli planlarıyla elde kalan kırıntılara dahi göz diken iktidar ve patronların, 2025 yılı için işçi sınıfına ve emekçilere reva gördüğü şey, daha fazla yoksulluk ve daha fazla yoksunluk.

Tablonun patronlar ayağıysa biz emekçilerinkinin tam tersi. İktidarın ekonomik saldırı ve yağma politikalarının alameti farikası belli: Krizi emekçi sınıfları baskılamak için kullan, sermaye sınıfının kârlarını garanti altına al, tüm kaynakları onlara akıt. Sonuç mu?

Türkiye’de ücretlilerin milli gelirden aldığı pay ülke tarihinin en düşük seviyesine geriledi! Ama dolar milyonerlerinin sayısı katlanmaya devam ediyor. En zengin yüzde 10 ülke gelirlerinin yüzde 55’ini kontrol ederken, en yoksul yüzde 50’nin tüm gelirlerden payı yalnızca yüzde 10! Ama yine de en çok vergi biz emekçilerin cebinden çıkıyor!

İktidar; temsil ettiği sınıfla, patronlarla ittifak halinde, işçi sınıfını ve tüm emekçi kesimleri sefalete mahkûm ediyor.

Bu da yetmezmiş gibi, kendi yasalarını dahi uygulamaktan imtina ediyorlar. Bu tablo karşısında, ücretleri ve daha iyi çalışma koşulları için anayasal haklarını kullanarak sendikalaşan işçilerin mücadeleleri patron-iktidar işbirliği ile sindirilmeye çalışılıyor. İktidar ve patronlar kendi sınıf dürtüleriyle hareket ediyor. En çok korktukları şey, bu ekonomik enkazdan işçi sınıfının örgütlenerek çıkması.

Haklı oldukları tek konu da bu zaten. Sermaye sınıfının topyekûn saldırısı karşısında, işçi sınıfının yegâne çıkışı bir araya gelmek, birlik olmak ve örgütlü kalmak.

İşçi Demokrasisi Partisi olarak, bu tabloyu tersine çevirmenin tek yolunun işçi sınıfının birliğini sağlamak olduğuna inanıyoruz. Bunun yolu ise, emekçilerin acil talepleri etrafında birleşerek, bu saldırı ittifakına karşı Emek İttifakı’nı inşa etmekten geçiyor. Bu doğrultuda tüm işçi sınıfını, emekçileri, sendikaları, sınıf örgütlerini ve sosyalistleri insan onuruna yaraşır bir yaşam için, taleplerimiz için örgütlenmeye, mücadelemizi birleştirmeye davet ediyoruz!

  • Ücretlere ve emekli aylıklarına üç ayda bir gerçek enflasyon oranında otomatik zam!
  • Tüm ücretler ve emekli aylıkları yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın!
  • Zenginlerden artan oranlı servet vergisi alınsın!
  • Yap-İşlet-Devret projeleri tazminatsız kamulaştırılsın!
  • Dış borç ödemeleri durdurulsun!
  • Sendikalaşma önündeki engellere son!

Yorumlar kapalıdır.