Ticaret savaşları kızışırken dünyayı bekleyen tehlike
20 Ocak’ta başkanlık koltuğuna oturan Trump, 2 Nisan gününü “Kurtuluş Günü” ilan ederek, tüm dünyaya karşı başlattığı ticaret savaşını bir başka seviyeye çıkardı. ABD’nin ithalat yaptığı tüm ülkelere karşılıklı gümrük tarifesi açıkladığı “Kurtuluş Günü” borsalar ve finans dünyası için kâbus gibi bir gün oldu. Açıklanan gümrük tarifeleri sonrası borsalarda pandeminin başından beri gerçekleşen en büyük düşüşler yaşandı. Tüm bu maliyete katlanmanın ardındaki temel motivasyon ABD’nin dış ticaret açığının kapatılması ve Çin ile sanayide gerçek anlamda rekabet edebilmek. Bu motivasyonun ABD emperyalizminin dünya kapitalist krizine paralel gelişen emperyalist rekabete bir tepki olarak biçimlendiğini unutmamak gerekiyor.
ABD’nin dış ticaret açığı verdiği tüm ülkelere uygulayacağı gümrük tarifelerini o ülke ile yapılan ticaret açığının, yapılan toplam ithalata bölünmesi ardından çıkan sonucun ikiye bölünmesi sonrası belirledikleri açıklandı. Bu formül doğrudan dış ticaret açığının kapatılmasının hedeflendiğini kanıtlamaktadır.
Bu kararın ardından ABD ile ticarette fazla veren ülkelerden tepkiler gecikmedi. Özellikle Çin’in çok sert çıkması ve ABD’yi neoliberalizmin başat kurumu Dünya Ticaret Örgütü’ne şikâyet etmesiyle ABD el yükseltti. Yüzde 50 daha ek vergi getirerek tarifeyi yüzde 104’e yükseltti. Bununla birlikte, ABD’nin Çin’e geri adım attırma ve şartlarını kabul ettireceği bir anlaşma için köşeye sıkıştırma hamlesi tutmadı. Bu el yükseltme, Çin’in daha sert çıkışına sebep oldu. Karşılıklı vergi oranları sırayla artırıldı. Son durumda ABD Çin’e yüzde 145, Çin ise ABD’ye yüzde 125 gümrük vergisi uyguluyor. İş buradan daha yüksek seviyeler gidebilir. Bu oranlar dünya ticareti için korkunç bir tablo.
Her gün yeni haberlerin geldiği bu savaşta son olarak Çin, askeri araçlarda ve elektrikli arabalarda kullanılan bazı nadir metallerin ABD’ye ihracatını durdurdu. Çin nadir metallerin çıkartılması ve işletilmesi konusunda dünyada tekel konumunda ve bu kartı ABD’ye karşı öne sürmesi, geri adım atmayacağının göstergesi.
ABD’de Trump yönetimi gümrük tarifeleriyle enflasyonun yükseleceğini biliyor. FED’in faiz indirmesini, doların değersizleşmesiyle daha kolay ihracat yapmayı ve kredi bolluğu yaratmayı hedefliyor. Neoliberal kurum ve kurallarla çevrelenmiş bir dünya ekonomisinde Trump’ın hedeflerine sessiz ve sakince ilerlemesi çok zor. ABD, Çin’leşmek istiyor. Fakat ABD finans kapitali kendi çelişkilerini Çin’in yaptıklarını yaparak aşamaz. Bu bir reçete işi değil. Sermayenin toplumsal çelişkisiyle ilgili.
Sanayiyi ülke içine taşımak, iç talebi artırmak ve ihracat ile büyüyebilmek hedeflerini gerçekleştirmek için gereğinden fazla sermaye birikimine sahipler. Çünkü ABD en büyük emperyalist ülke olarak kapitalizmin son aşamasında ve 100 yıl öncesinin büyüme modelini uygulamak için finans kapital fazla yoğunlaşmış durumda. Üstelik bunun yanında iç içe geçmiş sanayi ve finans sermayelerini adeta baltayla ikiye bölmesi gerekir. Finansa karşı sanayi “savaşında” iç içe geçmiş mali oligarşinin zayıflatılmasını göze alamaz. Trump’ın en büyük destekçisi Elon Musk’ın tarifeler karşısında homurdanmaya başlamasının ardından bazı elektrikli aletler için tarifelerin kaldırılması bu çelişkinin sonucu. Şimdi tüm ülkelere uygulanan tarifeler 90 günlüğüne durduruldu. Çin hariç!
Çin’in emperyalist rekabet içinde belirli bir seviyeye çıkabilmesinin iktisadi koşullarını yaratan neoliberal serbest ticaret dönemi bizzat ABD eliyle baltalanmış oldu. Bu, bildiğimiz neoliberalizmin sonu, fakat herhangi bir şeyin başlangıcı olup olmayacağını hem emperyalist rekabetin hem de dünya sınıf mücadelesinin seyri tayin edecektir. Çünkü hiçbir ekonomi politik düzen havada asılı duramaz. Üzerinde yükseldiği sınıflar mücadelesindeki denge ile biçimlenmek zorunda. Net olarak söyleyebileceğimiz tek bir şey var: Finans kapital, kendi krizini çözecek koşulları yaratmak için ya işçilere kölelik koşullarını ya da küresel ölçekte bir sermaye yıkımını günbegün daha fazla dayatıyor.
Yorumlar kapalıdır.