İç borçlanma ve faiz ödeme döngüsü
2025 yılının ilk altı ayında Türkiye’nin bütçe açığı 986 milyar TL olarak gerçekleşti. Temmuz ayında bir miktar azalmasına rağmen, yılın ilk yedi ayında toplam açık 1 trilyon TL’yi geçti. Borçlar için ödenen faiz giderleri çıkarıldığında ise bütçenin aslında fazla verdiği görülüyor; yani bütçenin açık vermesinin temel sebebi iç borçlanmaya ödenen faizler. Bu durum, bütçe dengesinde faize giden paranın ne kadar belirleyici hale geldiğini ortaya koyuyor.
Faiz ödemelerindeki bu artışla birlikte iç borç çevirme oranının rekor seviyelere yükselmesi dikkat çekiyor. Hazine Bakanlığının ilgili dönem içerisinde aldığı yeni borç miktarı, önceki borç ve onun faizinin toplamından daha yüksek. Önümüzdeki aylara dönük projeksiyonda da bu durum devam edecek gibi duruyor. Örnek olarak, haziran ayında Hazine 240 milyar TL’nin üzerinde iç borç faizi ödedi. Bu, geçmiş yıllara nazaran dramatik bir artışa işaret ediyor. Burada enflasyon etkisi de denkleme katılmalı ancak enflasyon etkisini katınca dahi açık, reel olarak ciddi düzeyde.
Daha net bir ifadeyle Türkiye, borçlarını yeni borçlarla kapattığı bir kısır döngüye girmiş durumda. İç borçlanmanın çeşitli nedenleri olsa da, bugün öne çıkan gerçeklik dış borçların bile iç borçlanma yoluyla finanse edilmesi. 2025 yılının ilk 7 ayında dış borcun yarattığı açık 4 milyar doların üzerinde. Bu da iç borçlanmanın artışını gösteren unsurlardan birisi. Bu tablo, dış borçların reddi talebini yeniden gündeme getiriyor.
Hükümet, bütçedeki açığı kapatmak için başta dolaylı vergiler olmak üzere vergi gelirlerine yükleniyor. Bu durum, büyük ölçüde emekçilerin omuzlarındaki vergi yükünü artırıyor ve kamu bütçesinin sosyal harcamalara ayrılabilecek kaynaklarını kısıtlıyor. Borç yükü arttıkça bu kısır döngü daha da derinleşiyor; kamuya dönük harcamalar kısılıyor. İşin diğer yanında çalışanların ücretlerinin baskılanması sürüyor. Yani bir yandan reel ücretler düşüyor, diğer yandan vergi yükü ağırlaşıyor.
Bahse konu olan iç borçlanma emekçilerin geçim sorununu derinleştirirken, ödenen faizler bankaların sermayesini büyütmeye devam ediyor. Mevcut iç borcun üçte ikisinden fazlası bankalara. Yani borç tutarını aşan miktarlarda ödenen faizler de yine bu bankaların kazancı haline geliyor. Şimşek programı, finans tekellerini zenginleştirmeye devam ediyor.
Mevcut borçlanma döngüsünün emekçiler lehine bir tablo yaratmadığı aşikâr. Bu döngüden çıkış yolu ise rejimin ekonomi politikalarının toptan reddedilmesi ile mümkün. Bu sebeple, iç borçlanmanın önemli nedenlerinden birisi olan dış borçların reddi hayati önemde. Bunun yanında bütçe üzerinde emekçi denetimi olmadığı sürece her türden borçlanma ve ihtiyaç emekçilerin vergileri ile karşılanacak. Kamu kaynaklarının borçlanma ve faiz yoluyla finans şirketlerine sunulmasına karşı emekçilerden yana bir ekonomi programı savunmaya; dış borçların reddi, kamulaştırma ve servet vergisi taleplerini güçlendirmeye devam etmeliyiz.
Yorumlar kapalıdır.