Enternasyonal Bülten – Sunuş Yazısı

[Şubat 1992 ile Ağustos 1994 yılları arasında yayımlanan Enternasyonal Bülten dergisinin ilk sayısında yer alan sunuş yazısıdır.]

Elbette ne Marksizm, ne de sosyalizm öldü! Sınıflı toplum var oldukça bu toplumun en tutarlı bilimsel açıklamasını veren ve dönüştürülmesinin yolunu gösteren Marksizm de yaşamaya devam edecek. Üretici güçlerin gelişim yolu üzerindeki en büyük engel olan özel mülkiyet varlığını sürdürdükçe, kapitalizm insanlığı her geçen gün yıkıma ve barbarlığa doğru biraz daha yaklaştırdıkça, bundan kurtuluşun yegâne yolu olan sosyalizmin, yani sınıfsız ve sömürüsüz toplumun kurulma zorunluluğu da tüm geçerliliğini koruyacak.

Ölenin de gerçekte ne olduğunu biliyoruz: Bürokratik diktatörlükler ve Stalinizm. Kitlelerin kahramanca atılımıyla yıkılan bürokratik diktatörlükler sosyalizmin bir “türü” değil, sosyalizmin inşasına “karşı” bir güçtü. Stalinizmin Marksizm’le olan ilişkisi de benzer bir özellik taşıyordu. Gerçi bu ideolojik-politik akım Marksist kampın içinden çıkmıştı, ama kısa sürede evrimini tamamlayarak bu kampın dışına düşmüş ve Marksizmi boğmaya çalışan bir güç haline dönüşmüştü.

Ama tabii bunları bilmek yetmiyor. Stalinizmin belki de en büyük ihaneti, kendini Marksizm’le, bürokratik diktatörlükleri de sosyalizmle özdeş göstermeyi başarması ve dünya proletaryası ve emekçi kitleleri ile komünist hareketin üzerinde büyük tarihsel yanılsamalar yaratmasıydı. Dolayısıyla bürokratik diktatörlüklerle birlikte Stalinizmin çöküşü, Marksizm ve sosyalizmin de ağır yaralar almasına yol açtı. Öte yandan devrimci Marksizm’in ideolojik-politik üstünlüğüne karşılık dünya ölçeğindeki örgütsel güçsüzlüğü bu darbelerin üstesinden gelebilmesini engelledi ve böylece kitle hareketlerinin dev yükselişi ile devrimci önderlik yokluğu arasındaki uçurum derinleşti.

Şimdi devrimci Marksizm’in önündeki görev, tek tek ülkelerde ve dünya ölçeğinde yaşanan bu ciddi devrimci önderlik bunalımının üstesinden gelmek. Bu elbette kolay bir görev değil. Emperyalist ideolojiye karşı mücadele etmek gerekiyor, proletaryanın ve emekçi yığınların mücadelesini devrimci program ve sloganlarla donatmak ve yönlendirmek gerekiyor, parti inşa stratejisini tavizsiz uygulamak gerekiyor.

İşte Enternasyonal Bülten bu mücadelenin bir tarafı olarak yayın yaşamına atılıyor. Amacımız ülke ve dünya ölçeğindeki devrimci önderlik inşasına katkıda bulunmak. Bu, iki yanlı bir görev. Bir yanı, uluslararası devrimci Marksizm’in temel politik kazanımlarını Türkçeye aktarmak, Türkiye’ye uyarlamak ve uluslararası hareketle birlikte yeni politik mevzilere doğru ilerlemek. Öbür yanı ise, bu kazanımlara ülke ve dünya ölçeğinde örgütsel içerikler kazandırmak.

Elbette uluslararası devrimci Marksist hareket kimliksiz bir soyutlama değildir ve olamaz. Enternasyonal Bülten, on yıllardan beri devrimci partinin inşası ve kitlelerin devrimci seferberliği uğrunda amansızca mücadele etmiş, bu uğurda sayısız şehit vermiş ve birçok ülkede önemli mevzilere yerleşmiş uluslararası akımın, Dördüncü Enternasyonal’in yorulmaz duvarcı ustalarının diliyle konuşuyor, gücünü bu gelenekten alıyor. Ve bu geleneği tüm devrimci Marksistlerle paylaşmak istiyor. (…)

Yazan: Enternasyonal Bülten, Sayı: 01 (Yıl: 1992)

Yorumlar kapalıdır.