Dünya su forumu susuz bırakıyor!
3 yılda bir düzenlenen ve Başbakan tarafından “Farklılıkların Suda Yakınlaşması” olarak tanımlanan Dünya Su Forumu (WWF), İstanbul’da Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapıldı.
“Eğer yüzme havuzunuzu doldurmak istiyorsanız, bunun fiyatını ödemelisiniz!” Maude Barlow
Meksika ve Marakeş gibi ülkelerde daha önce düzenlenmiş olan WWF’nin bu sene de üye bileşiminin çoğunluğu suyu piyasalaştıran ticari şirketlerden oluşuyor. Türkiye’den katılan bileşenleri ise baraj ve kanal yapan inşaat firmaları, bankalar, finans örgütleri, hükümet ve kuruluşlarından oluşuyor. Bu forum dünyadaki su sıkıntısına, sınırlarda olan nehirlerdeki su kullanımının denetim altına alınması, Türkiye’nin bu alanlarda “tek taraflı kararlar” vermemesi için ve suyun aşırı kullanımına karşı çözümler bulmaya yönelik olarak toplandı ve birçok konuda çeşitli sözler vererek sonlandı.
Peki, varılan çözüm neydi? Gelirini su endüstrisi şirketlerinden sağlayan Fransa merkezli Dünya Su Konseyi tarafından düzenlenen WWF, Türkiye’de suya yatırım yapılması gerektiğini ve bunun için her yolun mubah olduğunu sonucuna vardı. Bunu gerçekleştirmenin bir yolunu da kamu-özel işbirliği olarak koydu. Kamu-özel işbirliği bugünkü anlamını neredeyse tamamı taşeronlaşmış İSKİ’de buluyor. Bunun bir anlamı da suya olan ulaşımın (kaynak suları, sulama, enerji vs.) her türlü halka kapatılması en temel insani ihtiyaç olan suyun bile bir rant aracı haline gelerek suyun dağıtımı ve kullanımının çeşitli şirketlere satılması demek oluyor.
Bu nedenle 2003’teki forumun Meksika’da yapılmasına şaşmamalı, çünkü Dünya Su Konseyi’nin düzenlediği bu forumların önce Latin Amerika gibi yoksul ülkelerde ve sonra da Türkiye’de yapılması suyun özelleştirilme sürecinde bu ülkelerin birer model olarak görüldüğünün bir kanıtı. WWF’nin temel savı dünyada su kaynaklarının kıt olduğu, nüfusun sürekli artmakta olduğu ve insanların bu suyu israf ettiğidir. Bedava ya da düşük ücretli de olsa da su israfının süreceği bu nedenle suyun tasarruflu kılınmasının tek yolunun suyun fiyatla değerlendirilmesi olduğudur. Nedense forumda atılan bu naralar kulağımıza çok tanıdık geliyor. Bu kaynakların kısıtlı olduğu haykırışları kapitalizmin en klasik söylemlerinden biridir. Oysa ne kaynaklar kısıtlıdır ne de aşırı nüfus artışı vardır! Temel sorun bu kaynakların dağıtımında ve kullanımındadır.
İşte tam bu esnada metnin üstünde belirttiğim BM Genel Başkanı’nın danışmanı Maude Barlow’ın haykırışları bir anlam ifade etmeye başlıyor. Kısaca bize paranız olduğu takdirde istediğiniz kadar tüketim size serbest fakat eğer yoksulsanız size verildiği kadarıyla yetinmeli ve şükretmelisiniz. Yani zenginin havuzu fakirin bir bardak suyu demek istiyor. Fakat bizler suyun bir avuç kapitalistin malı olduğunu değil, suyun bütün bir doğanın ve insanlığın gereksinimi olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle su üzerinden rant elde etme üzerine kurulmuş politikaları reddediyoruz. Bu yüzden: “Su haktır satılamaz!” diyoruz.
Yazan: Duygu Yorgancı (30 Mart 2009)
Yorumlar kapalıdır.