Şıracının şahidi asitçi

Türkiye’nin karanlık on yıllarını kapsayacak biçimde genişleyen Ergenekon davası artık öyle bir noktaya geldi ki “hükümetin bir oyunudur” diyerek göz ardı etmek artık saflıktan ziyade bir art niyet olur.

Geçen ay Ergenekon davası kapsamında kazılan Şırnak’a bağlı Silopi’de birbiri ardına insan iskeletlerinden saçlarına, yanık elbiselerine ve domuz bağı biçiminde düğümlenmiş iplere kadar pek çok şey bulundu. Yine Ocak ayında Hatay’da ve Ankara’da benzeri kazılar yapılmıştı. Özellikle Ankara’da seri numaraları silinmiş 2 lav silahı ve el bombasının yanında bolca mühimmat çıkmıştı. Hatırlarsanız 2008’in Aralık ayında da Mardin’de ağzı betonla kapatılmış bir kuyuda iki iskelet… Biraz daha geriye gidersek 2004’te Silopi-Cizre yolunda bir kuyuda üç iskelet…

Örnekleri daha da artırmaya gerek var mı? Yerin altı silah ve ceset dolu. Öyle vakalar var ki, öldürülmemek için Türk olmak veya Kore’de gazi olmak bile yetmiyor. Bölücü denilip Kürt olduğuna hükmedildikten sonrası ise teferruat. Gün gelip de hesabı sorulduğunda nasıl olsa koruyacak bir ‘ağabey’ bulunur. Suçları artık kör parmağım gözüne olan devlet erbabının bir kısmı hâlâ ‘görevini’ icra ediyor. O zaman tam bir adaleti kim sağlayacak? Şıracının şahidi asitçi.

Kurt kuyusunun korkusu kuyu anası

Sözlüğü açıp kuyuyla ilgili deyimlere ve birleşik sözlere bir bakın. Onlarca deyim ve söz var. Mesela Kurt kuyusu: Dibine ucu sivri bir kazık çakılmış ve koni biçiminde kazılmış, tuzak olarak kullanılan derin çukur. İnsanların işkence görüp yakıldıktan sonra atıldığı, ağızları betonla kapatılan asit kuyularına benzemiyor mu?

Yine mesela Kuyu anası: Öcü, umacı. Bu neye benziyor? Pek çok mecaz anlam yaratılabilir. Belki de uyanmasından korkulan, bu yüzden de burjuvazi tarafından öcü bellenen, ezilen ve üreten bir sınıf, işçi sınıfı… Bunlara benzer nice deyim tıpkı ‘asit kuyuları’ gibi geçmişimiz e ışık tutuyor; hepsi ısrarla araştırılıp gün ışığına çıkarılmazsa unutulup gidecek, beraberinde geleceğimizi de karanlık sayfalara gömecek.

Bu dava hem rejimi hem de rejimin Kürt halkı üzerindeki baskı, inkâr ve imha yöntemlerini ifşa ederken bir yandan da şunu açıkça ortaya koymakta: bu davanın muhatabı yılardır sistematik bir şekilde ezilen ve yok sayılan Kürtler ve demokratik kazanımlardan, emeğin kurtuluşundan yana olan tüm işçilerdir, emekçilerdir, her gün uyanmasından korkulan kuyu anasıdır: Kuyularda yapılan eziyete şahit olan, üreten, dünyayı elleriyle var eden bir ana, ama aynı zamanda derin bir uykuda. Burjuvazinin ve onun uşağı kuyu kazıcıların korkusu kuyu anası artık uyanmalı! Bu dava buna bağlı.

Yazan: Salih Şimşek (27 Mart 2009)

Yorumlar kapalıdır.