“Devlet elini sendikamdan çek!”

Son zamanlarda devlet, emekten ve ezilenden yana olan herkese, baskıcı yüzünü açık bir şekilde göstermeye başladı. Nitekim 28 Mayıs sabahı KESK Genel Merkezi ve ona bağlı sendikalara yönelik 5 ilde yapılan baskınlar, hükümetin emek düşmanı tutumunu pekiştirmiş oldu.

Sabahın erken saatlerinde yöneticilerin evleri basılmış, sendika binası kuşatılmış, birçok öğretmen de öğrencilerinin gözü önünde apar topar götürülmüştü. Sundukları sebep ise, “terör” ve “bölücülük”. Peki, neden mi bu sendikacılar onlara karşılar; çünkü krizin faturasını ödemek istemiyorlar, çünkü ezilen Kürt halkının yanındalar… Cevap da belli; baskı, inkâr ve imha…

KESK’e yönelik saldırı ve baskıya karşı 29 Mayıs’tan itibaren; İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır ve daha birçok ilde meslek odaları, siyasi gruplar, emekçiler KESK ile dayanışmak ve gözaltına alınanların serbest bırakılması talebiyle alanlara çıktı. İstanbul ve Ankara’da yapılan eylemler polis barikatıyla karşılaştı. Emekçiler yılmadı, gece yarılarına kadar “Devlet elini sendikamdan çek!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Gözaltılar serbest bırakılsın!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık!” talepleriyle bu durumu protesto ettiler.

Önce DTP, sonra sosyalist aydınlar, şimdi de sınıf örgütlerimize yönelik saldırılar tesadüf değil! Terörle mücadele adına meşrulaştırılmaya çalışılan bu baskılar, tam da krizin faturasının işçilere ve emekçi Kürt halkına ödetilmeye çalışıldığı bir döneme denk gelmekte. Aynı zamanda “Kürt sorununda çözüm” fırsatını dile getirenlerin, aslında çözümden ne anladığı da görülmekte. Diyalog dediklerinin bir kandırmaca olduğunu bu saldırılar gösteriyor.

İşçi ve emekçilerin, emekten ve ezilenden yana olanların, herkesin; inkâr, baskı ve imha politikalarından nasibini aldığı bu dönemde, işçi sınıfı ve emekçi halklar olarak kenetlenmemiz ve sınıf örgütümüz KESK’e sahip çıkmamız gerekiyor…

Yazan: Dicle Nadin (1 Haziran 2009)

Yorumlar kapalıdır.