Faili malum polis cinayetlerine bir aday daha!

Bu defa yer İzmir. Geçimini gündelik işlerle sağlayan Abdurrahman Sözen (24), yolda her gün yemek yediği restoranın sahibi olan alacaklısıyla karşılaşıyor. Tartışma ve yaralanma olayına adı karışıyor. Birinci dereceden zanlı olarak aranan arkadaşı hala sokaklarda, ama Abdurrahman götürüldüğü nezarethanede can veriyor. Peki, ne oluyor da Abdurrahman gece yarısı evi basılarak götürüldüğü nezarethanede ölüyor?

Önce bir bardak su istiyor polis memurundan, o sırada çok kıvrak bir hareketle parmaklıklar arasından elini uzatarak, polis memurunun belindeki çıtçıtı açarak tabancasını alıyor ve başından vuruyor kendisini, intihar ediyor! Kamera kayıtları yok, ateş eden elin tespitini sağlayan el svabı sonuçları hala belli değil.

Münferit diyebilir miyiz? Hayır, zira hemen akla Beyoğlu Emniyeti’nde öldürülen Nijeryalı Festus Okey, karakolda işkenceyle can veren Engin Çeber geliyor…

Çağdaş Gemik, Baran Tursun, Yahya Menekşe, Soner Çankal, Feyzullah Ete, Cem İnci…

‘Türkiye’nin durumu…’ deyip yutabilir miyiz bu ölümleri?

Hayır, zira katliyle adeta Yunanistan gençlik direnişinin simgesi haline gelen Alexandros Grigopoulos (16) var en yakınımızda… Ölümlerinden bir gün öncesine kadar çok kimsenin bilmediği bu isimler, bugün polis cinayetleriyle unutamayacağımız, unutturmayacağımız isimler olarak aklımıza kazınıyor…

Yazan: Canan Yılmaz (30 Temmuz 2009)

Yorumlar kapalıdır.