Ekmeğe değil, maaşlara zam!

Ekonomik krizin başından bu yana neredeyse bir yıl geride kaldı. Kriz, Başbakanın dediği gibi ne memleketi teğet geçti, ne de bazı burjuva aydınların dediği gibi 3-5 aya kadar bitecek gibi görünmüyor. Ekonomik kriz uzadıkça bedelini en ağır biçimde ödeyen bizleriz. En çok patronlar ağlasa da, krizin gerçek mağduru biz emekçileriz.

Son bir yılda yüz binlerce işçi kardeşimiz daha işsizler ordusuna katıldı. Tarımdaki işsizlerle işsiz sayısının yüzde 26’nın üzerine çıktığı tahmin ediliyor. İşsiz kalan biri, eğer almayı hak etmişse altı ay işsizlik sigortasından yararlanabiliyor. Ya sonra? Örneğin Ocak ayında işten çıkarılan işçiler artık o hakka sahip değil. İşten atılanı ev sahibi, bakkal ve elbette kredi kartı borçlarından dolayı bankalar bekliyor. Yani işe de başlasak da biriken borçlardan dolayı geleceğimiz ipotek altında.

Hali hazırda çalışmaya devam eden kardeşlerimiz ise işten çıkarılma korkusuyla yaşıyor. Ücretler düşüyor ya da ödenmiyor, sosyal haklar tırpanlanıyor, mesai saatleri uzuyor ve işsizlik korkusu bizleri susmaya ve daha kötü şartlarda çalışmayı kabullenmeye zorluyor. Kısacası biz emekçiler cephesinde durum oldukça kötü. Patronlarınsa keyfi yerinde… Kriz de patronların kârı artarken, emekçilerin payına açlık ve sefalet düşüyor. Fabrikalarda, atölyelerde, ofislerde, her tür işyerinde kardeşlerimiz işten çıkarılıyor. Birçok işyeri maaşlarını bile düzgün ödemiyor. Örneğin gazetemize de yazan Med-Marine tersane işçileri neredeyse dört aydır maaş alamıyor. Her ay umutla bir sonraki ayı bekleyen işçiler, alacaklarını bırakıp çekip gidemiyor. Örgütsüz, bireysel tepkiler ise işten çıkarmayla sonuçlanıyor.

Yeni Saldırı Paketleri Kapıda

Peki patronların ülkenin dört bir yanına astırdığı “Çare var!” afişlerindeki gibi bir çare var mı? Yani tüketimle kriz biter mi? Örneğin ÖTV indiriminden dolayı İzmit’te Bursa’da işsiz sayısı azalmış mıdır? Kuşkusuz hayır! Peki işsiz yüzde yirmi altı ne tüketecek? Doğal olarak tüketim çağrısı, emekçiler için bir çare değildir.

AKP hükümeti işçi düşmanı bir burjuva hükümettir ve bu karakterine uygun olarak çareleri de işçi düşmanıdır yani patronların tarafındadır. Bu nedenle patronlara vergi indirimleri sağlıyor. Özel istihdam büroları ile esnek üretim yasallaştırılıyor. Böylece ücretli kölelik yasal hale gelmiş oluyor. Patronları kıdem tazminatı yükünden kurtarmaya çalışıyor. Başka ne yapıyor? Sosyal güvenliği, yani sağlığı tamamen özelleştirmeye çalışıyor. Neymiş efendim Sosyal Güvenlik Sistemi kamburmuş, sağlık sistemi kara delikmiş… Mağdur biziz, ama hükümet patronları destekliyor. Çünkü bu bir burjuva düzen ve AKP’de bir burjuva partisi. AKP dinle, muhafazakarlıkla bizi bölmekte ve patronların saldırısına karşı parçalamaktadır. Oysa bizlerin patronlar sınıfına karşı birlik olmamız gerekiyor.

Hükümetin “Çare”si Zamlar!

AKP hükümeti, durmak yok sömürüye devam diyor”, yeni “Çare”si de zamlar. Örneğin ekmeğe zam kapıda. Simide yüzde elli zam geldi bile. Elektriğe sanayide yüzde 10, konutlarda yüzde 15 zam geliyor. Akaryakıtta, telefonda, sigarada özel tüketim vergisi arttırılıyor. Her tür gıdaya günden güne zam geliyor. Üniversite harçları da zamdan payını alıyor.

Bu ülkede açlık sınırı 738 TL ve milyonlarca emekçi bunun altında ücret alıyor. İşsiz sayısı yüzde 26’ya vurmuş. Eğer bu kadar zam yapmak gerekiyorsa işçiye niye zam yok? Türk-iş üyesi işçilere yüzde 4 , emeklilere yüzde 1,83 zam öneren hükümet iğneden ipliğe her şeye zam yapıyor.

Kriz mağduru milyonlarca emekçi umutla krizin bitmesini ve koşullarının yeniden eski hale gelmesini bekliyor. Oysa burjuvazinin kriz bahanesiyle kendi lehine çevirdiği koşulları tekrar eski haline döndürmek bile ancak mücadele ile mümkün olabilir. Maaşları 16 ay süreyle yüzde 35 indirilen Erdemir işçilerinin, örgütlenip mücadele etmeden eski ücretlerine geri dönmeleri mümkün değil. Bu neredeyse tüm örnekler için de geçerli.

İşçi sınıfı burjuvazi tarafından parçalanmaya çalışılmaktadır. Sınıf bilinçli işçiler olarak, AKP’nin ve diğer burjuva partilerin zehirlediği emekçilerle mücadelede birleşmeliyiz ve onları da işçi sınıfının saflarına çekmeliyiz. Biz işçiler, burjuvazinin yalanlarına değil sınıfımızın gücüne güvenmeliyiz. Krizin çözümü de bu gücün birliğinden geçmektedir.

Yazan: İşçi Cephesi (4 Ağustos 2009)

Yorumlar kapalıdır.