Yenidoğan çetesi ve hasta yarışına girmiş bir sağlık sistemi

Ülke gündemine bomba gibi düşen yenidoğan çetesi skandalında 18 Kasım tarihinde Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayıp yaklaşık iki hafta süren yargılamanın birinci duruşması sona erdi. Tutuklu ve tutuksuz sanıklar mahkeme huzurunda dinlenirken itiraflarla dolu ifadelerde sağlık sisteminin ne derece denetimden yoksun olduğu, sermayedarların rant için insan hayatını tehlikeye attığı ve adı geçen hastanelerin kapitalist sisteme hizmet eden işletmeler haline geldiği tüm çıplaklığı ile gözler önüne serildi.

“Kamu Kurum ve Kuruluşların Zararına Dolandırıcılık, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma, Örgüte Bilerek Yardım Etme, İhmali Davranışlarla Kasten Öldürme, Resmi Belgede Sahtecilik” suçlarından sanıkların cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlenmişse de suç tarihinin 2022, 2023 ve 2024 yılları olması oldukça dikkat çekici. 2022 yılından beri devam eden bu çürümüşlüğün, yıllar içinde defalarca ilgili hastanelerde “denetim yapılmasına rağmen” tespit edilmemesi veya edilmek istenmemesi akıllara durgunluk verdi. Dosya içerisinde, adı geçen hastanelere denetime giden sağlık personelinin, denetimi önceden sanıklara haber verdiğine ilişkin tape’ler mevcut.

27 Mart 2024’te, aynı zamanda dosyada sanık olan bir yoğun bakım hemşiresinin CİMER şikâyeti üzerine soruşturma başlatılmıştı. Toplanan deliller ve sanıkların itirafları ile ülkede güvenilir bir sağlık sistemi kalmadığı ortaya çıktı. Sanıklar çürümüş sağlık sistemine dair itiraflarında yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde gece vakitlerinde hiçbir zaman doktorun durmadığı, acil durum anlarında doktorların uygulaması gereken işlemlerin hemşire veya hemşire yardımcıları tarafından gerçekleştirildiği, bebek ölümlerinin gerçekleşmesi halinde doktorun ölüm saatinde hastanede bulunmaması nedeniyle ölüm tarihlerinin doktor talimatı ile sisteme geç girildiği, her zaman sistemin böyle işlediği ileri sürüldü. Para karşılığında hastanelere bebek yönlendirmesi yapıldığı, yoğun bakım ünitelerinin dolu olmamasının hastane sahiplerini rahatsız ettiği, hastalarla ilgili epikrizlerin gerçeğe aykırı doldurulduğu, bu yöntem ile bebeklerin değerlerinin daha farklı şekilde sisteme girilerek yoğun bakımda daha uzun süre kalmalarının sağlandığı, bebeklere küvözlerde tutulmaları için ilaçlar verildiği belirtildi. Yapılan usulsüzlüklerin ve yetersiz hastane teçhizatının yanı sıra kullanılan cihazların bozuk olduğu, monitörlerin hastalara dair doğru bilgiyi vermediği, yeterli personel akışı bulunmadığından nöbet listelerinde hemşireler yerine adli tıp teknisyenlerine yer verildiği, hastanelerde ilgili bölüm olmasa bile bebek tesliminin yapıldığı dikkat çeken iddialar arasında.

Adı geçen özel hastanelerin bu derece şeffaflıktan ve denetimden uzak vaziyette, keyfi uygulamalar ile insan hayatına kast ettiği açıktır. Sermayenin keyfiyetine bırakılan bu özel işletmelerde, insan yaşamının hiçbir surette ön planda olmadığı, aksine menfaat elde etmek amacıyla bebeklerin ilaç verilerek yoğun bakımda daha uzun süre tutulmaya çalışıldığı, temin edilen ilaçların kâr amacı güdülerek dışarıda satışının gerçekleştirildiği gözler önüne serilmiştir.

Böyle bir acı bilanço ile tekrar karşılaşmamak için kapitalist sistemin ürettiği tüm özel hastaneler derhal kamulaştırılmalı; bünyelerindeki emekçilerin, meslek odalarının ve sendikaların kontrolünde faaliyet göstermeli ve kamunun denetimine açık olmalıdır! Sağlık hizmeti herkes için ücretsiz, nitelikli ve erişilebilir olmalıdır!

Yorumlar kapalıdır.