TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun’la UPS direnişi hakkında söyleşi

28 Mayıs Cuma günü 5 Mayıs’tan beri direnişte olan UPS işçilerini ziyaret ettik. Orada işçilerle birlikte bulunan TÜMTİS (Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası) İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun’la bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisiyle UPS direnişi, Esenyurt belediye işçilerinin direnişi, 26 Mayıs eylemi ve Türk-İş hakkında konuştuk.

İC: Bize biraz direnişten bahsedebilir misiniz? Direnişte son durum nedir?

5 Mayıs’tan beri direniş devam ediyor. Tabii bizim sendikalaşma çalışmamız bu tarihten 2 ay evvelini buluyor. Ama sendikal çalışma açığa çıktıktan sonra bir bölüm işçi arkadaşımız işten atıldı. Sonra UPS’nin Amerika ve Avrupa ayağında örgütlü olan sendika federasyonunun, bizim de bağlı olduğumuz ITF’nin (Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu – The International Transport Workers’ Federation) baskısı üzerine işçi arkadaşlarımıza işbaşı yaptırdılar. Fazla sürmedi, bir hafta sonra, 5 Mayıs günü daha önce işten atılanların da bulunduğu bir grubu işten attılar. 5 Mayıs’tan beri de burada direniş devam ediyor. Tabii işverenler hemen hemen her gün işçi atıyorlar. İlk atılan grupta 27 kişi vardı, şimdi atılan işçi sayısı İstanbul ayağında 67 kişiye çıktı. Sadece bu yakada değil, Anadolu yakasında da 11 arkadaşımız atıldı.

İC: Sadece taşeronlardan da değil, kendi bünyesinde çalışanları da mı atıyorlar?

Sadece alt işverenden işçi atılmıyor. UPS’nin kendi kadrolarından da atılan var. Yani anlaşılan o ki burada daha atılmalar devam edecek çünkü içeride de üyelerimize yönelik çok ciddi baskı var. İşverenler istifa dilekçelerini hazırlıyorlar, işçilerin önüne koyuyorlar. İstifa için noter parasını da masaya koyuyorlar. “Ya istifa edeceksin” diyor “ya da işten atacağım”. Bu baskı çok katmerli devam ediyor. Ama biz bunları püskürteceğiz.

İC: Bazı işçilere para teklif edilmiş.

Tabii. Para teklif edilenler, işyerindeki pozisyonu değiştirilenler, bunun üzerinden ücreti yükseltilenler… Tabii sendikal çalışma olduğunda işveren her türlü yol yönteme başvurarak sendikalaşmayı engellemeye çalışıyor. Bunlardan biri de düne kadar çok kötü olan çalışma koşullarını yavaş yavaş düzeltmeye başlamaları. Yemekhaneleri düzeltmeye başladılar, çay paydoslarında çay içemiyorlardı işçiler, şimdi çay içebiliyorlar. Gelen ekmekten tutun, her şey değişti. Tabii burada işçilerin gözünü boyama var. Sonuçta sendika daha girmeden işverenler bunu yapıyorlar.

İC: 10 saat çalışılıyormuş işyerinde, bunu 9 saat olarak mı gösteriyorlar?

Tabii tabii. Normalde yasa belli, yasa işçinin bir haftada ancak 45 saat çalıştırılabileceğini, bundan fazla çalışma olduğunda mesai ücretinin ödenmesi gerektiğini söylüyor. Ama ne yazık ki burada öyle bir uygulama yok, tam tersi işçiler günlük 10 saat çalıştırılıyorlar.

İC: Yemek arası yok, sadece sırayla gidip yemek yenilip geliniyormuş.

Bazen arkadaşlar yemeği aktarmanın içinde çalıştıkları tezgahın, bantın üzerinde yiyorlar.

Bu firma çok büyük bir firma. Ama Türkiye’deki koşulları da bu. Tam bir ahır gibi. Çalışma çok düzensiz, işçiler çok kötü koşullarda çalıştırılıyor. Bu düzenin bozulmasını istemiyorlar. Sendika gelirse bu düzen bozulacak. Burada kural, kaide olacak. İşçilerin kazanımları olacak.

İC: İstanbul dışındaki illerde atılmalar var mı?

Var.

İC: Oralarda sendikalaşma çalışmaları var mı?

Sendikalaşma çalışmaları Türkiye’nin her yerinde devam ediyor. Özellikle bizim örgütlü olduğumuz büyük şehirlerde çalışmamız ağırlıklı olarak devam ediyor. İzmir’de sendikalaşmadan dolayı 9 işçi arkadaşımız işten atıldı, Ankara’da da 3 tane arkadaşımız işten atıldı. Oralarda da UPS’de ve taşeron bünyesinde çalışan işçiler atıldı. Oralarda da direnişler devam ediyor. Aynı zamanda bunların dışında sendikamızın Türkiye’de örgütlü olduğu her yerde sendikalaşma çalışması var. Genel gelişme çok olumsuz değil, yani işçilerin sendikaya yönelimiyle, sendika üyeliğiyle ilgili çok umut verici gelişmeler var. Ama özellikle direnişlerin olduğu aktarma merkezlerinde baskı çok yoğun.

İC: Peki buraya C.I.B. yerine sokulmak istenen taşeron RGS firması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Taşeronlarla ilgili önlemler alacağız. Sonuçta bu taşeronlar daha önce işçi arkadaşlarımızın çalıştıkları taşeronlar yerine getiriliyor. Burada fiilen bunları çalıştırmama hakkımız var. Çalıştırmayacağız getirilmek istenen taşeronları. Ne olursa olsun bedelini de göze alarak izin vermeyeceğiz.

Burada sendikal çalışmadan işverenin kurtulmasının olanağı yok. Hangi yola yönteme başvurursa vursun biz burada o engellerin hepsini aşacağız ve bu işyeri sendikalı olacak. Toplu sözleşmeli bir işyeri olacak.

İC: İşe iade davaları açıldı mı?

İşe iade davaları açıldı. Çalışma bölgeye şikâyet dilekçelerimizi verdik. İşçi arkadaşlarımızın hepsi işe iade davası açtı. Yeni atılan ekip var, dün ve bugün 5 kişi atıldı. O arkadaşlarımızın da pazartesinden itibaren hem çalışma bölgeye dilekçelerini verecek, hem de işe iade davalarını açacağız. Hem hukuken işçi arkadaşlarımızın davalarını açarak işvereni sıkıntıya sokmaya çalışıyoruz, aynı zamanda fiilen direnişi devam ettirerek baskı kurmaya çalışıyoruz.

İC: TÜMTİS olarak bağlı olduğunuz uluslararası sendika bu konuda yardımcı oluyor herhalde?

Bizim bağlı olduğumuz ITF (Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu – The International Transport Workers’ Federation) var. Dünyada 4 milyon 700 bin üyesi olan bir konfederasyon, çok ciddi bir gücü var. UPS’nin Amerika ve Avrupa ayağında örgütlü sendikaların hepsinin bağlı olduğu bir sendika. Şimdi bu konuda onların da ciddi bir dayanışması var, ama tabii ki orada dayanışmaya yönelik gelişmeler biraz ağır işliyor, Türkiye gibi değil. Ama bu önümüzdeki hafta 6 Haziran’da Avrupa’da örgütlü sendikalar heyet halinde Türkiye’ye gelecekler. Türkiye’ye geldiklerinde de hem işverenle bir görüşme yapacaklar, hem de direniş yerlerini ziyaret edecekler. Burası üzerinden de zaten dünden itibaren başlamış uluslararası acil eylem çağrısı var, örgütlenen bir dayanışma var dünyanın her yerinde. Avrupa’da bağlantıda olduğumuz sendikalar kampanyalara başladılar. O konuda da UPS’yi sıkıştırıyoruz yani.

İC: Peki, UPS’nin yurt dışındaki temsilciliklerinde yine böyle taşeron uygulaması var mı?

Oralarda bildiğimi kadarıyla sendikalı olduğu için çok alt işveren çalıştırmıyorlar. Bir de tabii Türkiye’de de bu konuda bir yasal sınırlama getirilmiş ama ne yazık ki denetleyen olmadığı için bu alt işveren uygulaması sıkıntılı. Alt işveren yasasında diyor ki alt işveren ancak uzmanlık isteyen işlerde çalıştırılabilir. Ama burada UPS uzmanlık isteyen iş değil, esas işte taşeron çalıştırıyor. Burada yasa da ihlal ediliyor. Ama ülke yasalarını demokratik olmamasına rağmen, mevcut haliyle bile denetleyen bir kurum olmadığı için işverenler için dikensiz bir gül bahçesi var. Onun için yasa da ihlal ediyorlar, yaptırım da yok. Burada da o var.

İC: UPS’in müşterisi olan firmalarda örgütlü olan sendikalarla bir bağınız var mı? Buralarda kampanya yapmayı düşünüyor musunuz?

Biz daha çok Türkiye’de değil de, UPS’nin uluslararası müşterilerine yönelik bir çalışma yürütüyoruz. Bu konuda örneğin Doğuş Grubu’na yönelik bir çalışma yürütüyoruz. Doğuş Grubu Volkswagen, Audi, Porsche, Bentley, Lamborghini, Bugatti, SEAT, Skoda, Scania, Krone ve Meiller gibi markaların temsilcisi. UPS’nin uluslararası dağıtımla ilgili en büyük müşterisi o. Bu müşteriye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Özellikle Volkswagen’de ve diğer otomotiv firmalarında örgütlü olan sendikalarla bağ kurduk. Almanya’daki IGM (Industriegewerkschaft Metall – Metal İşçileri Sendikası, 2.4 milyon üyeli) var, onlarla bağ kurduk. Orada arkadaşlarımız da var. Onlar da orada baskı oluşturacaklar. UPS eğer bu işçi düşmanı tutumundan vazgeçmezse, işçiler de orada kendi çalıştıkları işyerleri üzerinde baskı oluşturacaklar. Bu konuda bir kampanya yürütecekler. Şimdilik bizim Doğuş Otomotiv özelinde bir çalışmamız var ama onun dışındaki müşterilerle, özellikle Türkiye menşeili firmalarla ilgili
bir kampanyamız, çalışmamız yok. Ama eğer bu iş uzun sürerse biz o müşterilere dönük çalışma da yürüteceğiz. O büyük firmaların önünde basın açıklaması dahil, onların teşhir edilmesi dahil, çünkü burada UPS’nin işçi düşmanı tavrına rağmen onunla çalışıyorlarsa bu işe ortak oldukları için onları da teşhir eden çalışmalar yapacağız. Şimdilik düşündüklerimiz bunlar, bakalım. Haziran’ın 6’sından sonra gelecek heyetle önümüzü daha net göreceğiz. Sonra daha ciddi işler yapacağız.

İC: Demin ziyarete bir sendikacı geldi.

Belediye-İş Sendikası, 2 Nolu Şube başkanı Hasan Gülüm ziyaretimize geldi. Onların da direnişleri var, Esenyurt Belediyesi’nde örgütlenme çalışması var.

İC: Esenyurt Belediye işçilerinin direnişinde son durumu aktardı mı kendisi?

Direnişle ilgili de görüşmeler başlamış. Belediye başkanıyla sorunun çözümüyle ilgili görüşülüyormuş. Önümüzdeki pazartesi herhalde orada işçinin lehine olumlu adımlar olur gibi gözüküyor.

Tabii Türkiye’deki bu direnişlerin kazanılması önemli. Sınıf mücadelesi açısından da önemli. Sonuçta burada UPS’de örgütlenmek 81 ilde sendikalı işçi anlamına gelir. Bu da sınıf hareketi açısından, mücadele açısından çok önemli. Kargoların önemli bir yönü daha var, kargoların yaşam açısından, üretim ilişkileri açısından önemli bir yeri var. 2 gün önce greve gittik (26 Mayıs grevini kastediyor -İC), yani biz bu kargolarda örgütlü olmuş olsaydık, burada genel grev kararı alıp buna uygun davranmış olsaydık, yaşamı felç ederdik. Ne fabrikalara hammadde giderdi, ne başka şey olurdu. Tabii bizim gibi muhalif sendikaların örgütlenmesini istemiyorlar. Hükümet istemiyor hatta kendi konfederasyonumuz Türk-İş de istemiyor, büyümemizi istemiyor. 26 Mayıs’taki eylemle ilgili, bizimle ilgili disiplin soruşturması açacaklarını duyduk. Çok da umursamıyoruz. 10 tane şube başkanı şimdilik ismi geçen.

İC: Hangi sendikalardan bu isimler?

İsimleri tam öğrenmiş değiliz ama tabii bu basın açıklamasında daha çok öne çıkanlar bizleriz. Şubeler platformu var, Türk-İş’e bağlı sendikaların şubelerinin oluşturduğu platform var. Daha çok böyle, mücadele eden, biraz daha meselelere duyarlı, işçi sınıfı mücadelesine kendisini adamış şubelerin merkezi konumunda bir platform. Muhtemelen bu platformun bileşenlerine yönelik bir şeyler yapacaklar. Onlara dönük herhalde Türk-İş’in bir planı var. Disipline vermek gibi, soruşturmalar açmak gibi. Çok önemli değil yani, biz bunu göze alarak yaptık. Bugün biz sonuçta sınıfa karşı yapılması gerekeni yapıyoruz ama onlar yapmıyorlar. Onlar durdukları yeri hak etmiyorlar, işçinin hak hukukunu savunmuyorlar. Biz en azından kendi bulunduğumuz yerlerde buna uygun davranmaya çalışıyoruz, bunu yapmaya çalışıyoruz. Bunu engellemeye çalışıyorlar, bu bile gözlerine batıyor. Tam tersi göze batması gereken bir şey varsa, onların durumudur. Grev kararını iki hafta kala iptal etmek, bulandırmak, bu bir ihanettir. Sınıfın kendisine ihanettir.

İC: Son olarak eklemek, duyurmak istediğiniz bir şey var mı?

Sonuç olarak, UPS mücadelesi, direnişi sadece TÜMTİS’in değil, emekten yana kalbi atan, gönlü emekten yana herkesin direnişi olmalı ve herkes bulunduğu noktadan bu direnişe sahip çıkmalı. Çünkü burası devasa bir firma, sadece TÜMTİS’in üstesinden gelebileceği bir yer değil. Tabii biz sonuna kadar her şeyi yapacağız ama özellikle dayanışmanın çok önemli olduğunun farkındayız. Bu konuda biz herkesten dayanışma istiyoruz, destek istiyoruz.

İC: Sorularımızı cevapladığınız için çok teşekkürler.

Yazan: İC – Söyleşi, 30 Mayıs 2010

Yorumlar kapalıdır.