Doğum borçlanması nedir?

2008 yılında Sosyal Güvenlik Reformu olarak bilinen 5510 sayılı Kanunla, ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile SSK sigortalı kadınların, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra, iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan sürelerini borçlanması mümkün hale getirilmişti.

Yani, doğum sonrası süresini borçlanmak için kadın sigortalının;

a) Doğum yaptığı dönemde 4/A sigortalısı (SSK) hizmet akdine dayalı çalışıyor olması

b) İşten ayrılmışsa, işten çıktıktan sonraki 300 gün içinde doğum yapmış olması,

c) Doğum nedeniyle işten ayrılmış olması veya işe gelmemiş olması,

d) Doğum borçlanması yapılacak sürede adına prim ödenmiş olmaması,

e) Doğum borçlanması yapılacak sürede çocuğunun yaşıyor olması, şarttır. Bu şartları sağladığı takdirde, iki yıldan az olmak şartıyla, çalışmadığı sürenin sigortasını ödeyebilecektir.

2008’den sonra kadınlar için emeklilik yaşının 65’e çekilmesiyle kadınların yıpranma payı göz ardı edilerek erken emeklilik hakları ellerinden alınmış olsa da, çocuğuna baktığı için ve 1 Ekim 2008 öncesi sigortalı olan emekliliklerine az sayıda gün kalmış kadınlar için hâlâ bir kazanım. Ayrıca Kanun’dan sonra yayınlanan tebliğe göre, kadınlar sigortalı olmadan önceki dönemde yaptıkları doğumlar için de borçlanma yapabiliyorlardı. Ayrıca bu ilk sigortalılık öncesi ödeme ile aynı zamanda sigortalılık süresini de geriye çekerek, hem prim günü hem de sigortalılık süresi kazanabiliyorlardı.

Buna rağmen, SGK Kanun ve genelgeye aykırı olarak 16.09.2010 tarihinde bir genelgeyle, ilk defa sigorta tescili yapıldığı tarihten önce doğum yapmış kadınların doğum borçlanması yapamayacağını belirtiyor. Bu genelgeye dayanarak, SGK müdürlüklerine başvuru yapan kadınların doğum borçlanması taleplerinin de reddedilmesi, açıkça Kanun’un verdiği hakkın gaspı anlamına geliyor.

Bu gaspın önüne nasıl geçileceğine gelmeden önce; bu hakkın, yasanın kadınlara bakış açısını göstermesi açısından irdelenmesi faydalı olabilir. Öncelikle, kadınlara verilen bu doğum borçlanması hakkı her ne kadar sonradan gasp edilen kısmi bir kazanım olsa da; yasanın kadınlara böylesi bir hakkı tanıması, açıkça çocuğun anne tarafından bakılmasına bir hizmet, anne olunca kadının çalışmaması durumuna da sonradan telafi edilebilecek bir gereklilik olarak gördüğünün ispatı. Erkek vatani görev olarak zorunlu askerlik görevini yaptığında, askerlik borçlanması hakkını kazanıyorken, kadın da sanki çocuk doğurup ona bakmak ve bu sürede çalışmak adeta bir toplum göreviymiş gibi kadınlara doğum borçlanması hakkı veriyor. Yasanın bu bakışı gösteriyor ki, Başbakanın “3 çocuk doğurun” söylemi yalnızca kişisel bir fikirden ibaret değil. Biz ekonomik özgürlüğümüzün ve çalışma hakkımızın garanti altına alınmasını isteyen kadınlar olarak, çocuk bakımının yalnızca annenin bir görevi olarak algılanmasını reddediyor, ve ücretsiz kreşler ve ebeveyn izni talep ediyoruz.

Bu hak gaspının önlenmesi için söz konusu hakkın muhatabı kadınların derhal SGK müdürlüklerinden red cevabı aldıktan sonra, İş Mahkemeleri’nde dava açarak Kanun’un uygulanmasını talep etmeleri gerekmektedir.

Yorumlar kapalıdır.