Demokrasi mi yumurtadan, yumurta mı demokrasiden?
AKP tipi demokrasi, başka bir deyişle burjuva demokrasisi, öğrencilere yönelik polis şiddetiyle yine kendini gösterdi. Başbakan, sarayın içinde rektörlere Türkiye’nin sekiz yıldır ne kadar demokratikleştiğini anlatırken, başbakanın geçtiği güzergahta yollar kapandı, bazı duraklarda otobüs beklemek dahi yasaklandı. Taleplerini Başbakan’a dosya halinde vermek isteyen öğrenciler, dışarıda öldüresiye dövüldü, talepleri bir yana, içeriden çığlıkları dahi işitilmedi. Ankara ve Eskişehir’den otobüslerle gelen öğrenciler ise, ihtiyaç molası için durdukları benzin istasyonlarında biber gazlarıyla karşılanarak İstanbul’a alınmadılar.
Haklarını arayan işçileri, öğrencileri provakatör, terörist, marjinal grup ilan eden hükümetin iki yüzlü tavrı ortada: şükredip, hakkımızı aramak yerine bayramda seyranda dağıttığı sadakalara tamah etmemizi bekliyor. Dolmabahçe’deki kıyımı sonradan değerlendiren hükümetin sözcüleri; yumurta atmayın, gelin konuşalım diyor; sanki konuşmak isteyen öğrencilerin üniversitede yapılan toplantılarda öğrencilerin rektörlük tarafından önceden belirlenerek içeri alındığını, YÖK’ün yönetmelikleriyle; uzaklaştırmalar, soruşturmalarla öğrencilerin nasıl susturulduğunu bilmezlermiş gibi…
Mesele sistemin demokratikleşmeyi yalnızca kendi iktidarı ve yandaşı ideolojiler için öngörmesidir. Sistem, muhaliflerine eşitçe konuşabilme, taleplerini sıralayabilme hakkı vermezken; hükümet asıl sorunu, öğrencilerin toplantıları her fırsatta protesto ettikleri, yumurta attıkları için susturuluyormuş gibi göstermeye çalışıyor. Amaçladığı da bu yanılgıyla, diğer öğrencilerin eylemlere katılmasını önlemek herhalde!
Oysa bugün üniversiteler sermaye çevrelerine peşkeş çekilirken, önümüzdeki dönemde eğitim alanında yaşanacak hak gaspları tüm öğrencilerin meselesidir. Parasız eşit bilimsel anadilde eğitim tüm öğrenciler için çok acil ve temel bir talep. Bu talebi bütün öğrencilerin sahiplenmesi için; hükümetin hak kayıpları yokmuş gibi davranmaya çalışmasını, burjuva medya protestoları yalnızca ‘bir grup öğrencinin meselesi’ymiş gibi göstermesini teşhir etmemiz gerekiyor.
Benzer şekilde, protestoların kitleler tarafından sahiplenilmesi için de çaba göstermemiz gerekli. Protestoların ‘bir grubun radikal eylemleri’ olmasının önüne geçmek çok önemli. Zira haklarımızı ‘kitlenin duyarlı sözcülerinin radikal eylemleri’yle değil, bizzat kitlelerin bu talepleri sahiplenerek mücadeleyi büyütmesiyle mümkün olacaktır.
Yorumlar kapalıdır.