Eğitim toplumun aynasıdır

Eğitim, bir haktır. Kimsenin istediği alanda eğitim görme özgürlüğü engellenemez, kısıtlanamaz veya satılamaz. Tek tek bireylerin gelişiminin çok ötesinde, toplumsal bir sorumluluktur aynı zamanda. Daha iyi eğitimli bir nesil daha büyük bir toplumsal refah getirir. Mesela, daha iyi mühendisler yetiştirerek üretimin verimi arttırılıp, aynı malı üretmek için gerekli insan emeği azaltılabilir, çalışma koşulları iyileştirilebilir ve çalışma saatleri kısaltılabilir.

Kısacası toplumsal gelişim hızlandırılabilir. İşte bu yüzden; eğitimin bilimsellikten uzak, parayla satılan, fırsat eşitliği gözetmeyen mevcut yapısı sadece öğrencilerin değil, bütün toplumun sorunudur.

Ülkemizde, nitelikli nesiller yetiştirme gayesinden uzak bir eğitim sistemi vardır. Üniversiteye kadar eğitimin tek amacı, üniversiteye yerleştirmektir. İlk okullarda amaç iyi bir liseye girmektir, çünkü çoğu durumda iyi bir üniversitenin anahtarı iyi bir lisedir. Bu nedenle çok erken yaşta çocuklar hazırlıklara başlar. Lise sınavının ardında üniversite sınavı gelir. Ekonomik durumu elverişli ailelerin çocukları dershanelerle, özel derslerle takviye edilirken bir çok çocuk bu imkanlardan mahrum kalır. Girilmek için bunca çaba harcanan üniversitelerde, işsizliği maskeleyen bir araç olarak görüldükleri için aşınmış, yüksek okullara dönüşmüşlerdir.

Amacı, üniversiteye yerleştirmek olan bir eğitimin niteliğini tartışmak boşunadır. Beklebileceği gibi, günün gerisinde kalan, bilimsellikten uzak ve yararsızdır. Bu nedenlerle uzun yıllardır kaybedilen potansiyel ise inanılmazdır. Eğer nitelikli bir eğitim olsaydı teknik ilerlemenin durumu çok farklı olabilirdi. Belki bir çok hastalık tedavi edilebilir, yeni tekniklerle tarımdaki verimlilik arttırılıp açlık engellenebilir, üretim verimlileştirilip çalışma şartları hafifletilebilirdi.

Ancak eğitimin tek sorunu bilimsel içeriğin olmayışı değildir. Asıl önemli mesele, eğitimde fırsat eşitliğidir. Asıl potansiyel kaybı buradadır. Parası olan ama yeteneksiz bir çok insan özel dersler, dershaneler yardımıyla iyi üniversitelere giderken, ekonomik zorluklar çeken yetenekli gençler bu imkanların noksanlığı nedeniyle iyi bir eğitim fırsatından mahrum kalmaktadır, çoğu durumda erken yaşta çalışma hayatına atılmak durumunda kalmaktadır.

Eğitim amacına ancak toplumun bütün kesimlerinin hizmetine adil şartlarda sunulursa işlevini yerine getirebilir. Bu da ancak eğitimin, dershanecilerin kâr hırslarından ve hükümetlerin işsizliği örtme politikalarından arındırılmasıyla mümkündür. Eğitimle, gelecek nesillerin potansiyellerinin açığa çıkarılması toplumun bütününün -ama en çok en büyük adaletsizlikle yüz yüze kalan yoksul kesimlerin- sorunudur. Bu sorunu çözecek olanlar da, hep birlikte parasız ve bilimsel eğitim talebini dile getirerek yine onlardır. Yöntemse bellidir, taleplerin her gün daha kalabalık, daha gür bir sesle haykırılması!

Yorumlar kapalıdır.