“Fantezi” değil gerçek, erkek devlet şiddeti sürüyor!

Gazeteci Asiye Zeybek Güzel, 26 Şubat 1997’de, işten eve döndüğü bir gün evinde kendisini karşılayan polislerce gözaltına alındı. İşkenceyle öldürülen Süleyman Yeter’in de aralarında bulunduğu 14 kişi ile birlikte gözaltına alınan Asiye Zeybek Güzel, 14 gün boyunca gözaltında tutulduğu Emniyet Müdürlüğü’nde işkence gördü, tecavüze uğradı.

Güzel, “yasadışı örgüt üyeliği”nden yargılandığı ilk duruşmasında gözaltındayken tecavüze uğradığınıbelirtmiş, hakkındaki suçlamaları reddetmiş ve işkence nedeniyle asılsız ifadeleri imzalamak zorunda kaldığını açıklamıştı.

Güzel’in iddiaları İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Psikososyal Travma Programı Merkezi’nin cinsel tacizi belgeleyen raporuna rağmenkendisine saldıranları teşhis etme imkânından yoksun bırakıldı. Savcılık, çok sayıda kanıt olduğu halde, polisler hakkındaki “soruşturma” dosyasını kapattı. Yaşadıklarını açıkladığında Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi avukatları, Güzel adına savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Savcılığın başvurusu üzerine Emniyet Müdürlüğü,yayınladığı raporda tecavüzü “avukatların fantezisi” olarak tanımlıyor ve devamında da avukatların yaptıkları suç duyurusunda “pornografik kitap veya filmlerden esinlendiklerini” söylüyor.

Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi avukatlarından Eren Keskin ve Fatma Karakaş, kendileri özelinde ve tüm kadınlara yönelik yapılan bu hakarete karşı, kadına yönelik devlet kaynaklı şiddetin ispatı için AİHM’e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) gitmeye hazırlanıyor.

Eren Keskin, cinsel taciz ve tecavüzün özellikle çatışmalı bölgelerde bir savaş aracı olarak kullanıldığını, kendilerine bu güne kadar 329 kadının başvurduğunu belirtiyor ve “Militer, feodal ve erkek egemen değer yargıları, hukukçuları ve karar vericileri de etkiliyor. ‘Cinsel işkence devlet politikasıdır’ diyoruz; işkencecileri sorgulamayan savcılar, beraat kararı veren ya da davaların zaman aşımından düşmesine hükmeden yargıçlar, işkenceyi belgelemeyen adli tıp hekimleri, hep bu politikanın parçaları” diyor.

Gözaltında taciz ve tecavüzün devlet kaynaklı bir şiddet biçimi olması, bu alanda mücadele veren kadınları da bu şiddetin hedefi haline getirebiliyor. Nitekim Eren Keskin hakkında da 15 yılda “devlet güçlerine hakaret” suçlamasıyla sayısız dava açılmış ve halen 21 ayrı davadan yargılanmakta. Bu yargılamaların çoğu, gözaltında taciz ve tecavüze uğramış kadınlar adına açtıkları davalarda yaptığı konuşmalardan ötürü.

Yorumlar kapalıdır.