Yaptılar, yapıyorlar… 61. Hükümet Programı da ekmeğimizden ve özgürlüğümüzden alıyor
Yaptıklarını yapacaklarına teminat gösteren Başbakan Erdoğan, 61. Hükümet Programı’nı da “yaptık, yapıyoruz, yapacağız” sözleriyle geçtiğimiz günlerde ilan etti. Bu ilanın hemen ardından emekçilerin elinde kalan son kazanımlardan biri olan kıdem tazminatının fona dönüştürülmek üzere kaldırılacağı gündemimize yerleşti. Başbakan doğruyu söylemişti, yaptıkları yapacaklarının garantisiydi. Üstelik de bu ustalık döneminde…
O zaman bizi bekleyenleri anlayabilmek için şöyle çok uzakta kalmamış geçmişe bir göz atmalı.
58. 59. ve 60. Erdoğan hükümetlerinin ana vurgusu hep ekonomik istikrar, toplumsal uzlaşma ve demokrasi oldu. Emekçiler ve Kürt Halkı içinse bunun karşılığı yoksullaşma, güvencesizleşme, baskı ve muhatapsızlaştırılmaydı… Bugün, 2023 vizyonlu programın ana vurgusu yeniden ekonomik istikrar, toplumsal uzlaşma ve ileri demokrasi, o zaman hükümetin ilk icraatlarından birinin işçi haklarına saldırı ve terörle mücadele kapsamında olması da şaşırtıcı olmuyor elbette. Nitekim hükümetin lügatinde ekonomik istikrarın anlamı, “işçinin elinden patronun cebine” iken; ileri demokrasi de güçlü güvenlik sistemi ve tam asayiş olarak yer etmiş durumda.
Üstelik, daha öncekilere olduğu gibi bu programa da üç stratejik mesele kaynaklık ediyor: Avrupa Birliği’ne tam entegrasyon, ABD ile stratejik ortaklığın geliştirilmesi ve Ortadoğu’da etkin bir Türkiye. Ve dikkatimizden kaçmaması gereken, Türkiye’nin yeni dönemde bu üçayaklı stratejisini Avrupa’yı sarsan krizin ve Ortadoğu’daki devrimci sürecin ortasında gerçekleştirmek zorunda olacak olması. Türkiye’nin ikisinden de etkilenmediğini ve etkilenmeyeceğini iddia eden Başbakan’ın “Bu sefer teğet bile geçmeyecek” açıklamasının ardından dile getirdiği “israf” “önlem” gibi sözcükleri göz ardı etmezsek, yeni dönemde de tedbir paketlerinin biz işçi ve emekçilere çıkarılacağını anlamak zor değil. Zaten açık açık ne diyor Başbakan Erdoğan: Geçmiş dönemi sorunsuz atlattık, çünkü kamu harcamalarımızı kıstık… Yani, eğitimi, sağlığı, belediye hizmetlerini teker teker hepsini özelleştirdik ve özelleştirmeye devam edeceğiz, diyor…
Bu kadarla da kalmıyor, yere göğe sığdıramadığı İstihdam Paketlerini ileriki dönemde de önümüze çıkaracağını söylüyor. Hatırlarsanız, bu paketler işverene prim indirimi teşvikleri uygularken, işçiler için esnek, taşeron ve kuralsız çalışmayı yeni bir model olarak sunan, güvencesiz, düşük ücretli, sözleşmeli ve kısmi süreli çalışmanın yolunu açan düzenlemeler içeriyordu. Bunlar göz önünde tutulduğunda emekçiler için “onurlu bir yaşam, onurlu bir iş” talebinin güncelliğini ve aciliyetini korumaya devam edeceği açık.
Yeni Hükümet Programı’nın değinir gibi yapıp etrafından dolaştığı bir diğer konu da sosyal politikalar konusu… Sosyal politika anlayışı aileyi özne alır, “aile için aileye yardım” mantığına dayanırsa ne olur? Kadın ve çocuk mağdur olmaya devam eder. Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin bu denli arttığı bir dönemde böylesine bir anlayış elbette soruna çözüm getirmekten uzak kalacaktır.
Program hakkında daha çok fazlası söylenebilir, ama bu kadarı bile AKP’nin yol haritasını göstermeye yetmez mi? Sermayenin hizmetinde, emekçi kesimlere ve ezilenlere -ölümü gösterip sıtmaya razı eden bir anlayışla- yalnızca büyük bir girdap vaat ediyor, bu program. Açıkça meydan okuyor; yaptık, yapıyoruz ve yapacağız, diyor. Peki, ya bizler? Emekçi kesimler, ezilenler, onurlu bir iş ve onurlu bir yaşam talebiyle programlarını örenler ne yapıyor ve ne yapacak? Yeni bir anayasa mı? Yoksa, emekçiden yana, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasa mı? İş mi? Yoksa, güvenceli bir iş mi? Özgürlük için güvenlik mi? Yoksa, özgürlük için demokrasi mi? Bedel ödeyen işçi sınıfı mı? Hakkını arayan işçi sınıfı mı?.. Yarını belirleyecek, bunlara verilen cevaplar olacak. İşçi sınıfı öncülüğünde ezilen tüm kesimlerin seferberliği bu cevaplar etrafında örülecek birlik ve mücadeleden geçecek.
Yorumlar kapalıdır.