HES’e karşı tek ses, katliam durdurulsun! – 2

Geçtiğimiz günlerde burjuva haber ajansları Trabzon, Solaklı’daki HES inşaatına karşı olan direnişi terör eylemi olarak yansıttı. Ama direnenlerin ne istediğini, doğanın nasıl tahrip edildiğini ya da HES’leri sermayeye peşkeş çeken hükümetten, ya da HES kapasitelerinin %70 daha arttırılması için yapılan gizli çalışmalardan bahsetmediler. HES’lerle ilgili önceki yazılarımızda, HES’lerin nerelere kurulmak istendiğini, göz göre göre ölümüne çalıştırılan emekçilerden ve inşaatların durdurulması için verilen mücadeleden bahsetmiştik.

Geçen bu süreçte derinleşmekte olan ekonomik krize karşı sermaye çıkışı enerji sektörüne yapılacak yeni yatırımlar da görmekte. HES projeleri de bu oyunda başrolü üstleniyor. Çeşitli mühendis odalarının ve dürüst enerji analistlerinin hazırladığı raporlar, yapılan yatırımların Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu enerjiden çok daha fazlasını hedeflediğini gösteriyor. Bu durum gelişmişlik olarak sergileniyor olsa da, esasında kişi başına düşen enerji miktarının artması demek bir az gelişmişlik göstergesidir. Çünkü bu durum enerjinin verimli kullanılamadığını işaret eder. Halen Avrupa ülkelerinden yüksek olan kişi başına düşen elektrik enerjisi miktarını daha da arttırma hedefinin şu anlama geldiğini düşünebiliriz: Avrupa’nın kazan dairesi olmak ve inşaat şirketlerine yeni talan alanları açmak.

Hedef bu denli net olunca, mevcut hukuksal düzenlemeleri dahi, polis desteği ile aşmak patronlar için bir kural haline geliyor. Trabzon’un Solaklı Vadisi’ne inşa edilmesi planlanan HES’e karşı açılan yürütmeyi durdurma davalarını hiçe sayarak çalışmalarına devam etmeye çalışan Bugato şirketi 3 Kasım Perşembe günü kolluk güçlerinin desteğini alarak vadiye girmek istedi. Fakat direnişle karşılaşarak vadiye giremedi. 2 gün sonra 5 Kasım sabahı şansını bir kez daha denedi. Bu durumu fark eden köylüler yaşam sularını savunmak için tekrar direnişe geçtiler ve Bugato şirketine kaçmaktan başka bir şans bırakmadılar. Ancak bu durum zaferin kesin olduğu anlamına gelmiyor. Bir gecede ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) olumlu raporları çıkartan ve mahkemelerce bunların iptalini yok sayan (bir başka örneği Rize’nin Çağlayan vadisinde yaşanmakta) Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu HES’in sadece fazla olan suyun enerjisini aldığını iddia ediyor. Resimlerde göründüğü gibi sadece fazla suyu değil derelerin can suyunu, yaşamı da türbinlerden geçirerek metalaştırıyor. HES’ler aracılığı ile sermayenin kâr oranlarını arttırmak ve faaliyet alanını genişletmek için doğanın yok edildiğini görüyoruz. Dün Hopa, bugün Solaklı Vadisi, yarın yanı başımızdaki bir akarsu olabilir mücadele alanı, HES’lerin verdiği zararı görerek mücadelemizi doğanın ve kültürün tahribatına karşı, yaşam alanlarını koruma talepleri üzerine kurmalıyız. Enerji patronlarının, daha faza kar için doğayı yok etmekte tereddüt etmediklerini görüyoruz. Bu sebeple, enerji sektörünün derhal kamulaştırılmasından yanayız.

Çevre bakanı Eroğlu, HES’lere karşı çıkmanın vatan hainliği olduğunu buyurdular. HES’lerin tahribatını anlatan “Sudaki Suretler” belgeselinde Murat Sarı’nın Nazım Hikmet’ten alıntı yaparak dediği gibi: “HES’lere Karşı olmak vatan hainliğiyse, ben vatan hainiyim.

[*]HES Nedir?

Sermayenin daha çok kazanç uğruna, küçük-büyük her akar su üzerine elektrik santrali kurarak, çevresindeki doğayı ve kültürü tahrip etmesi, yaşam alanlarını hiçe saymasıdır. İlkokuldan beri çevre dostu enerji olarak tanıtılan HES’ler, öncelikle santralin kurulduğu bölgede devasa bir orman katliamı yaratıyor. Dereler ve ırmaklardaki balık ve diğer canlıların yaşamını sonlandırıyor ve sulama kaynaklarının verimini azaltarak bir çevre katliamı yaratıyor.

Yorumlar kapalıdır.