Newroz iktidarların değil halklarındır!

Benimsin sen ey beyrut!
benimsin
halkımın kanayan yarası,
analarımın akan gözyaşısın.
benimsin sen ey beyrut!
benimsin..(*)

  1. Devletin türlü engellemelerine karşı, Diyarbakır’da ve diğer Kürt illerinde, barikatların aşılarak Newroz’un çok ciddi bir kitlesellikle kutlandığı ve bütün engelleme çabalarına karşın polis terörünün yenilgiye uğradığı görülmekte.
  2. İktidarın “21 Mart ancak 21 Mart günü kutlanır” sözünün nasıl bir demogoji olduğunu görmek için biraz kafanızın çalışır olması yeterlidir. Hemen geçen yıla baktığımızda Newroz, 20 Mart günü ve tek bir vatandaşın burnu bile kanamadan kutlanmıştı. Dolayısıyla ana akım medyanın sürekli dile getirdiği, çatışma sırasında zarar gören kamu mallarından, Newroz’u yasaklayarak bu süreci tetikleyen hükümetin sorumlu olduğu aşikar.
  3. BDP İstanbul ilçe yöneticisi Hacı Zengin, Newroz gösterileri sırasında polisin yoğun gaz bombardımanında kalarak solunum yetersizliği nedeniyle hayatını kaybetti. Hopa’da Metin Lokumcu’nun öldürülmesinin ardından “kalp rahatsızlığı varmış, ölüm nedeni kalp krizidir” diyen iktidar bu ölümden de sorumludur. İstanbul Vali ve Emniyet Müdürü görevden alınmalıdır. Bu siyasi terörün sorumluları başta İçişleri Bakanı olmak üzere istifa etmelidir.
  4. Bu Newroz gösterileri sırasında ve sonrasında, Kürt siyasi hareketi yöneticilerinin ısrarla ifade ettiği bir arada yaşam ve barış söylemi Kürt kitlelerinde giderek yerini “ayrılık” vurgusuna terk etmeye başlamıştır. Buna Kürt sorununun çözümünde şiddeti giderek daha fazla ve aleni olarak benimseyen AKP hükümetinin oy oranını arttırması kadar, Batı illerinde savaşa ve baskılara karşı demokratik kamuoyunun da bir türlü oluşmaması ve hatta şovenizmin “türlü donlar” giyerek yeniden üremesi temel neden olarak gösterilebilir. Van depremi sonrası oluşan kısmi olumlu halkların dayanışması havasının hızla dağıldığı da söylenebilir.
  5. Türkiye egemen ve ana akım medyasının Newroz gösterilerinde temel haber verme görevini tam bir kepazelikle terk ettiği, iktidar yanlısı bir haber anlayışına başvurduğu tarihe not olarak düşülmelidir. Medya tekellerinde çalışan gazeteci büro emekçilerinin bu kepazeliği engellemesi için örgütlenmesi gerekmektedir.
  6. Arap devrimlerinin Ortadoğu’da hegemonyanın dağıtılması sürecine eklemlenecek olan Kürt siyasi hareketine karşı iktidarın tıpkı diğer bölge diktatörlükleri gibi şiddet yolunu seçtiği, şiddeti temel yöntem olarak belirlerken de özellikle Kürt illerinde, savaştığını iddia ettiği “Ergenekon” ve onun müphem karakterleri ile anlaştığı görülmektedir. Kürt illerinde savaş giderek daha fazla bir şekilde özel tim, jandarma, polis, istihbarat güçlerine devredilmiş ve bu manada da bu istihbarat ve savaş aygıtlarının birbirleri arasında debelenmesine terkedilmiş durumdadır. Ergenekon dedikleri de olsa olsa budur!
  7. Kürt halkının, çoluk çocuk, kaçakçı, gerilla demeden öldürüldüğü, öldürülmeyenlerin cezaevlerine doldurulduğu, kendi evlatlarının savaşa sağlam gönderilip, şehit cenazesi olarak geri döndüğü savaşı durdurmak için işçi sınıfı seferberliği geliştirilmelidir. Ücretli çalışanların vergileri kardeş halka sıkılan gaz bombalarına, kurşunlara dönüşmektedir. Daha dün Uludere’de öldürülen 34 insan hakkında tek bir sorumlu bulunabildi mi? Tek bir kişi istifa etti mi? Koca bir hayır! Bugün Kürt halkına Newroz’u yasaklayan zihniyet, 1 Mayıs’ta meydanları işçilere kapatan zihniyetle aynıdır. İşçi Sendikaları, İçişleri bakanının istifa etmesi için grev çağrısı yapmalıdır. İşçi sınıfının en temel haklarının savunusunda dahi göstermelik hareketlerin ötesine geçmeyen sendikaların yaşadığı kan kaybını durduracak olan da budur. Kuşkusuz böylesi bir görev sendika bürokrasilerinin değil mücadeleci işçilerin omuzlarındadır.

(*) Fairuz isimli Mardin doğumlu Lübnan’lı sanatçının iç savaş sırasında başkent Beyrut’u terketmeyerek yazdığı Le Beirut isimli şarkıdan bir bölüm.

Yorumlar kapalıdır.