Yunanistan: 6 Mayıs seçimleri – İlk sonuçlar

Translate

Yunan Troçkist örgütü OKDE’nin (Enternasyonalist Komünistlerin Örgütü) 6 Mayıs seçimlerinin ardından yayınladığı açıklama.

6 Mayıs seçimlerinin sonuçları ülkemiz ve aynı ölçüde olmasa da AB için, şaşırtıcı ve bir o kadar da yeni bir politik, sosyal -ve büyük olasılıkla- finansal duruma kapı aralar nitelikte. Seçimlerden çıkarılacak mesajları üç temel noktada özetlemek gerekirse, denilebilir ki:

(a) Ekonomiyi, siyaseti ve toplumu benzeri görülmemiş bir krize iten, emekçilerin sosyal ve politik haklarını onlarca yıl geriye götüren toplumsal ve siyasal güçlerin siyasi tutumu, en çarpıcı şekilde cezalandırılmıştır.

(b) Geçtiğimiz dönemde gerçekleşen mücadelelerin, genel grevlerin, kitlesel gösterilerinin, ayaklanmaların ve genel anlamda uzatmalı sosyal savaşın emekçi kitlelerin bilinci üzerinde yarattığı etki, kendini tamamıyla farklı bir seçim tavrı ile ortaya çıkardı.

(c) AB ve diğer emperyalistlerin, kapitalistlerin ve onların uşaklarının (burjuva politikacılar, medya patronları, paragöz akademisyenler, vb.) faşist şantajları (“iflas/borç ödemesi”, “boş [market] raflar”, “Kuzey Kore olacağız”, “ülkenin ve avronun Avrupa rotası”) kitleler nezdinde yok sayıldı ve hatta aşağılandı.

(d) İşçi hareketinin içinde bulunduğu duruma damgasını vuran, PASOK [Panhenelik Sosyalist Hareket, sosyal demokrat] – ND [Yeni Demokrasi Partisi, merkez sağ] diktatörlüğü, AB ve IMF tarafından seçimlerin hemen ertesinde uygulaması planlanlan yeni ve acımasız saldırılar olmuştur. Daha açık olmak gerekirse:

1. Ülkenin iflasından ve yürütülmekte olan vahşi memorandum politikalarından sorumlu olan iki ana burjuva parti çok ciddi bir seçim hezimetiyle karşı karşıya kalarak akıl almaz derecede düşük oy oranları elde etti (PASOK 2009 yılında aldığı yüzde 43,92’lik oy oranından yüzde 13,18’e kadar, ND ise yüzde 33,47’den yüzde 18,85’e geriledi ki bu, ND’nin, 1974’te kurulmasından bu yana aldığı en düşük oy oranı) ve 3 milyondan fazla oy kaybetti (PASOK hemen hemen 2.180.000 oy kaybederken, ND de yaklaşık 1.105.000 oy kaybetti). Bahsi geçen iki burjuva partisinin aldıkları oy oranlarının gösterdiği düşüş, büyük kent merkezlerinde fakat hepsinden önemlisi Atina’nın genelinde ve emekçi, yoksul mahallerde kendini gösterdi.

Buna ek olarak, LAOS [ Halkçı Ortodoks Cephe] gibi, Manos ya da Bakoyanni’nin partileri gibi memorandum yanlısı diğer burjuva güçlerin hepsi sermaye, medya ve AB tarafından mümkün olan her şekilde desteklenmelerine rağmen, kitleler nezdinde, uygulanmakta olan bu politikaların sadık ortakları olarak kabul gördü ve parlamento dışı bırakıldı. [Not: Bakoyanni ve Manos’un ND’den kopan “aşırı” neoliberaller olduklarını hatırlatmakta fayda var. Manos birkaç yıl önce ND’den ayrılırken Bakoyanni ise, yakın zaman önce parti liderliğini Samaras’a kaptırınca partiden kopmuştu. Bakoyanni şu anda “Demokratik İttifak” isimli partinin liderliğini yürütürken, seçim sonuçlarının ardından , “Hareket” isimli oluşumun başında bulunan Manos ile yeni bir partinin çatısı altında birleşmek için müzakerelere devam ediyor.]

2. Solun bütün partilerinin (reformist ve aşırı sol) güçlenişi, emekçilerin, yoksul kesimlerin ve gençliğin net bir şekilde sola döndüğünü gösteriyor. Her birinin aldığı oylar toplandığında devasa bir oran olarak, 1958’deki yüzde 24,5’tan bile büyük, tarihsel bir rekor ortaya çıkıyor. [Not: Solun ezici bir şekilde yenildiği ve bunu takiben baskıların korkunç derecede arttırıldığı iç savaşın bitmesinin 9 yıl ardından 1958’de, YDS’nin (Yunan Demokratik Solu) kurulması -o dönemki illegal KKE (Yunanistan Komünist Partisi) tarafından tarafından reformist yapı- ile seçimlerden yüzde 24,5’lik oy oranı ile ikinci çıkılmıştı. Bu, sağın dayattığı iç savaş sonrası rejim için politik bir deprem olarak kaydedilmişti.]

(a) Fakat seçimlerin esas galibi, oy oranlarını yüzde 16,78’e fırlatarak ana muhalefet partisi haline gelen SYRIZA’dır. Şurası açık ki SYRIZA, şu an için halk kitlelerinde hakim olan duyguyu, yani çözümü AB içerisinde, seçimler aracılığı ile bulma kaygısını daha iyi ifade ediyor. Diğer yandan, elbette ki kitlelerdeki, memorandumu getiren güçlerden kurtulma, sol güçlerin birliğine duyulan arzu ve belki de sistemin barbarlığına karşı bir alternatif veya bir sol hükümetin kurulması gibi militan duyguları da nesnel olarak ifade ediyor.

(b) KKE, ulusal düzeydeki hafif oy artışına rağmen, seçimlerden ciddi bir şekilde zarar görerek çıktı ki bu, seçim sonrası yaptıkları açıklamaya da yansıdı. Bu durumun önümüzdeki dönemde, önemli sonuçlar yaratacağı muhakkak. Öncelikle, KKE tarihinde ilk kez bir seçimde, başka bir sol partiden daha az sayıda oy aldı ki bu muazzam bir oy farkıyla gerçekleşti. İkinci olarak, ve belki de en önemlisi, en büyük çatışmaların yaşandığı ve uzatmalı sosyal savaşın merkez üsleri denilebilecek, belli başlı işçi merkezlerinde, özellikle Atina’da KKE’nin gücü azalıyor. Bu, geniş kitlelerin KKE’nin mücadeleleri bölen, her türlü başkaldırının ve toplumsal eylemlerin dışında kalan politikalarını görüp onaylamaması anlamında oldukça önemli bir olgudur.

(c) Aşırı solun listeleri [ANTARSYA (Antikapitalist Sol Cephe, KKE (m-l) ve ML-KKE arasındaki seçim ittifakı), EEK (Devrimci İşçi Partisi)] ise, özellikle ANTARSYA’nın kurulmasıyla güçlendi. [Not: KKE (m-l) ve ML-KKE Stalinist ya da Maocu-Stalinist kökenlerden gelen örgütlerdir. EEK, 4. Enternasyonal’in Yeniden İnşaası Komitesi’ne/CRFI’ye bağlı Troçkist bir örgüttür.] Ne var ki, OKDE’yi de eklediğimizde aşırı solun oy oranı yüzde 2’ye yaklaşmasına rağmen, bu seçimsel güçlenişin, bu politik “alan”ın seçimsel müdahalelerinde henüz niteliksel bir sıçramaya yol açmadığı da bir gerçek.

(d) Seçimlere ilk kez katılan OKDE (81 seçim bölgesinin 26’sında aday göstererek), 2.002 oy aldı ve yüzde 0,03’lük bir oy oranı elde etti. Bu daha iyi olabilecek fakat yine de tatmin edici bir sonuç. Her halükarda, OKDE’nin programının ve konumunun bilinmesi için mücadele eden ve bizi oylarıyla onurlandıran herkese teşekkür ederiz.

3. Bağımsız Yunanlılar, temel olarak, politikalarında sağ veya aşırı sağ öğeler bulunmasından dolayı değil, memorandum karşıtı politikaları ve söylemleriyle sayesinde güçlenmişlerdir. [Not: Bağımsız Yunanlılar ND’nin eski bir kadrosu olan, bakanlık ve başbakanlık görevi yürütmüş Panos Kammenos tarafından yönetiliyor.]

4. Faşist Altın Şafak çetesinin etkileyici yükseliyişi, şüphesiz bu seçimlerin olumsuz yönünü teşkil ediyor. Fakat bu kapitalist sistemin krizinin, çürümesinin ve siyasi krizin keskinleşmesinin bir sonucudur. Bu harekete karşı, göçmenlerin de yer aldığı yerel öz savunma grupları ve krizin neden olduğu acil insani problemlere karşı dayanışma ağları yaratarak mücadele edilmeli.

5. Şurası açık ki, seçim sonuçlarının ardından siyasi dönüşüm ivme kazandı. Burjuva siyasi güçleri kendilerini yeniden toparlayacak ve tertipleyecek belirgin bir perspektiften uzak halde, parçalara bölünmüş ve tamamen dağılmış durumdalar. Onlar için bir hükümet kurmak, hükümet olarak yönetmekten daha zor hatta imkansız bir hale gelmiş durumda. Şu anda her şey boşlukta, havada asılı durumda: memarondum paketleri, borç anlaşmaları ve onların barbar önlemleri, işbirlikçi politikalar… ve hatta “ülkenin ve avronun Avrupa rotası” söylemleri. Kısacası, finans krizine uzatmalı bir hükümet krizinin bütün temel öğelerini barındıran derin bir politik kriz eklendi. Bu yeni seçimlerle de çözülecek gibi durmayan bir sorundur (ki kimse de, özellikle burjuva güçler, AB ve emperyalistler bunu istemiyor görünüyor). Belki de, Papadimos’tan daha doğal ve farklı bir bileşime sahip yeni bir Bonapart’ta karar kılacaklar.

Direnişler, kitlesel gösteriler, ayaklanmalar, çatışmalar ve şimdi de seçim sonuçları gösteriyor ki, burjuva politikalarının reddi geniş boyutlara yayılmış durumda. Dahası bu reddetme büyüyor ve yeni nitelik kazanıyor. Bu gidişatın, bu kez reformist politikalarla perçinleyerek aynı yıkıcı momerandum politikalarını uygulamak isteyecek herhangi bir burjuva hükümeti tarafından durdurulması zor görünüyor. Buna ek olarak, kitlelerin tamamen yeni ve radikal bir biçimde farklı yeni bir çıkış yolu arayışı görünür halde ve ehlileştirilemez görünüyor. Ve elbette tüm bunlar yeni çatışmaların kapıda olduğunu gösteriyor. OKDE, seçim öncesi dönemde bu durumun farkına varmıştı ve tabii ki seçim sonrasındaki yeni durumu da hesaba katarak sürecin takipçisi olmaya devam ediyor. Mücadelemize direnişlerin özörgütlenmesini sağlamak ve onları güçlendirmek için, sosyalist devrim için yeni bir devrimci kutubun inşası adına devam edeceğiz.

Yorumlar kapalıdır.